Muridan
Peygamber Efendimizden Dualar

Peygamber Efendimizden Dualar

Namazdan sonra dua etmek, tesbihat yapmak Efendimizin sünnetlerindendir.

Bizler bazen işlerimizin yoğunluğunu bahane ederek vakit namazlarını aceleyle kılıyor, dua etmeyi, tesbih çekmeyi ihmal ediyoruz. Belki de bizlere verilen müjdelerden kendimizi mahrum bırakıyoruz. Halbuki Peygamber Efendimiz namazdan sonra okunan duaların ve çekilen zikirlerin önemini bize şu hadisi ile açıklamaktadır.

Ebû Hüreyre'den (r.anh) rivayet edildiğine göre, bir gün Ebû Zer el-Gifari Rasûlullah’a (a.s) gelip:

-Ya Rasûlullah! Mal varlığı olan zenginler, yüksek dereceleri ve cennetin tükenmez nimetlerini alıp götürdüler. Biz fakirlerin hali ne olacak? Onlar, bizim gibi namaz kılıyorlar, oruç tuttuğumuz gibi oruç tutuyorlar. Üstelik onların maldan ötürü faziletleri var. Malları ile hac yapıyorlar, umre yapıyorlar, cihad ediyorlar, sadaka veriyorlar. Peygamber Efendimiz onlara buyurdu:

- "Sana bir şey öğreteyim mi? Onunla seni geçenlere yetişirsin. Senin yaptığını yapmayan hiç kimse de sana yetişemez.” Bunun üzerine Ebû Zer:

- Evet, ya Rasûlullah! deyince Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu:

-"Her namazın arkasında otuz üç defa tesbîh (Subhânallah), tahmîd (Elhamdülillah), tekbîr (Allah-û Ekber) getirdikten sonra "Lâ İlahe îllallâhu Vahdehü Lâ Şerîke lehu, Lehu’l-mülkü ve Lehu’l-hamdü ve Hüve Alâ Külli Şey'in Kadîr" sözü ile yüzü tamamlarsa, günahları deniz köpüğü kadar dahi olsa, onlar bağışlanır.”[1]

Bu hadis biz günahkâr kullar için ne büyük bir müjde değil midir? Dua bir nevi kulun Allah’a yolladığı bir mektuptur. Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de geçen birçok dua vardır. Bu dualardan bazı örnekler verecek olursak;

رَبَّنَٓا اٰتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْاٰخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ

“Rabbimiz bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi cehennem azabından koru”[2]

رَبَّنَا وَلَا تُحَمِّلْنَا مَا لَا طَاقَةَ لَنَا بِه۪ۚ وَاعْفُ عَنَّا۠ وَاغْفِرْ لَنَا۠ وَارْحَمْنَا۠ اَنْتَ مَوْلٰينَا فَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَ

“Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme! Bizi affet! Bizi bağışla! Bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!”[3]

رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ اِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةًۚ اِنَّكَ اَنْتَ الْوَهَّابُ

“Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok bahşedensin.”[4]

رَبَّنَٓا اِنَّنَٓا اٰمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَقِنَا عَذَابَ النَّارِۚ

“Rabbimiz! Şüphesiz biz iman ettik; ne olur günahlarımızı bağışla ve ateşin azâbından bizi koru!”[5]

رَبِّ اجْعَلْن۪ي مُق۪يمَ الصَّلٰوةِ وَمِنْ ذُرِّيَّت۪يۗ رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَٓاءِ رَبَّنَا اغْفِرْ ل۪ي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِن۪ينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ             

“Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazı devamlı kılanlardan eyle; ey Rabbimiz! Duamı kabul et. Rabbimiz! Hesap görülecek günde, beni, anamı babamı ve inananları bağışla.”[6]

Yine Efendimizin namazlardan sonra okuduğu ve bizlerin de okumasını tavsiye ettiği dualar vardır.

كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم إِذَا أَرَادَ أَنْ يَنْصَرِفَ مِنْ صَلاَتِهِ اسْتَغْفَرَ اللَّهَ ثَلاَثَ مَرَّاتٍ ثُمَّ       قَالَ ‏ اللَّهُمَّ أَنْتَ السَّلاَمُ وَمِنْكَ السَّلاَمُ تَبَارَكْتَ يَا ذَا الْجَلاَلِ وَالإِكْرَامِ  

Sevban'dan (r.anh) rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir:Rasûlullah (a.s) selam verip namazdan çıkınca üç kere istiğfarda bulunup: “Allah'ım sen selamsın. Selamet de sendendir. Ey celâl ve ikrâm sâhibi sen münezzehsin, sen yücesin” derdi.[7]

 

لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ لاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِاللَّهِ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ لاَ نَعْبُدُ إِلاَّ إِيَّاهُ أَهْلَ النِّعْمَةِ وَالْفَضْلِ وَالثَّنَاءِ الْحَسَنِ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ  

Abdullah İbni Zübeyr'den (r.anh) rivayet edildiğine göre, Peygamber Efendimiz selâm verince her namaz arkasında şöyle derdi: “Allah’tan başka hakkıyla ibadete layık hiçbir ilah yoktur. O birdir ve hiçbir ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd da O’nadır. O, her şeye gücü yetendir. Güç ve kuvvet ancak Allah’tandır. Allah’tan başka ilah yoktur ve O’ndan başkasına ibadet etmeyiz. Nimet ve fazilet O’nundur. Bütün güzel övgüler O’nadır. Allah’tan başka ilah yoktur. Kafirler hoşlanmasa da dinin sahibi yalnız O’dur.”[8]

اللَّهُمَّ اغْفِرْ لِي مَا قَدَّمْتُ وَمَا أَخَّرْتُ وَمَا أَسْرَرْتُ وَمَا أَعْلَنْتُ وَمَا أَسْرَفْتُ وَمَا أَنْتَ أَعْلَمُ بِهِ مِنِّي أَنْتَ الْمُقَدِّمُ وَأَنْتَ الْمُؤَخِّرُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ 

 Ali b. Ebî Tâlib’ten (r. anh) nakledilmiştir ki: Rasûlullah (a.s) namazda selâm verince; “Allah'ım benim işlediğim ve işleyeceğim gizlediğim ve açıktan yaptığım, yapmakta ileri gittiğim ve senin bilip benim bilmediğim tüm günahlarımı bağışla. Öne geçiren de sensin geride bırakan da. Senden başka ilâh yoktur.” diye dua ederdi.[9]

لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ اللَّهُمَّ لاَ مَانِعَ لِمَا أَعْطَيْتَ وَلاَ مُعْطِيَ لِمَا مَنَعْتَ وَلاَ يَنْفَعُ ذَا الْجَدِّ مِنْكَ الْجَدُّ

Muğîre ibni Şu'be'den (r.anh) rivayet edildiğine göre; Rasûlullah (a.s) namazı bitirip selâm verdiği zaman şöyle derdi: “Allah’tan başka ilah yoktur. O birdir ve hiçbir ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd O’na’dır.O her şeye gücü yetendir. Allah’ım! Senin verdiğine mani olacak senin mani olduğunu da verecek hiç kimse yoktur. Makam sahibinin sahip olduğu şeyler senin yanında kendisine hiçbir fayda vermez.”[10]

                   اللَّهُمَّ أَنْتَ الْأَوَّلُ فَلَا شَيْءَ قَبْلَكَ، وَأَنْتَ الْآخِرُ فَلَا شَيْءَ بَعْدَكَ، أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ كُلِّدَابَّةٍ نَاصِيَتُهَا بِيَدِكَ، وَأَعُوذُ بِكَ مِنَ الْإِثْمِ وَالْكَسَلِ، وَمِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ، وَفِتْنَةِ الْغِنَى، وَفِتْنَةِ الْفَقْرِ، وَأَعُوذُ بِكَ مِنَ الْمَأْثَمِ، وَالْمَغْرَمِ                                                                                                     

Ümmü Seleme annemizden rivayet edildiğine göre Efendimiz şöyle dua ederdi: “Allah’ım! Kendisinden önce bir şey olma­yan Evvel sensin. Allah’ım! kendisinden sonra bir şey olmayan (Ahirsin) sonsun. Alnından tuttuğun her hayvanının şerrinden sana sığını­rım. Allah’ım! Günahtan, tembellikten ve kabir azabından sana sığınırım. Zenginlik ve fakirli­ğin fitnesinden de sana sığınırım. Günaha gir­mek ve borçlanmaktan da sana sığınırım.”[11]                                                                                                 

اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ خَيْرَ الْمَسْأَلَةِ، وَخَيْرَ الدُّعَاءِ، وَخَيْرَ النَّجَاحِ، وَخَيْرَ الْعَمَلِ، وَخَيْرَ الثَّوَابِ، وَخَيْرَ الْمَحْيَا، وَخَيْرَ الْمَمَاتِ، وَثَبِّتْنِي، وَثَقِّلْ مَوَازِينِي، وَارْفَعْ دَرَجَتِي، وَتَقَبَّلْ صَلَاتِي، وَاغْفِرْ خَطِيئَتِي، وَأَسْأَلُكَ الدَّرَجَاتِ الْعُلَى مِنَ الْجَنَّةِ. آمِينَ

“Allah’ım! Senden en güzel şeyi, en güzel duayı isterim. İyi başarı, iyi ameli de dilerim. Hayırlı sevap, hayırlı yaşam, hayırlı ölüm di­lerim. Ayağımı kaydırma, terazimi ağır eyle! Derecemi yükselt, namazımı kabul et, hatamı bağışla! Senden cennetin en yüksek derecele­rini dilerim. Amin![12]

Rabbim bizlere hakiki iman, güzel bir ahlak, şükredici bir kalp, zikredici bir dil, kaza ve kadere rıza gösteren hayırlı bir ömür versin. Daima O’nun rızasına uygun işler yapmayı ve son nefeste Ehl-i sünnet itikadına uygun bir iman ve tövbe nasip eylesin.



[1]Ebû Davûd, Vitir, 24

[2]Bakara 2/201.

[3]Bakara 2/280.

[4]Âl-i İmran 3/8.

[5]Âl-i İmran 3/16.

[6]İbrahim 14/40-41.

[7]Tirmizi, Salat,112: Nesai, Sehv, 81.

[8]Nesai, Sehv, 83.

[9]Ebû Davûd, Vitir, 25.

[10]Ebû Davûd, Vitir, 25.

[11]Taberani, Mu’cem’ul Evsat, 6218.

[12]Taberani, Mu’cem’ul Evsat, 6218.

Top