Mürşid edinmeksizin zikir ve fikir etmek mümkün olmaz mı? diye sorarsan, âdâb, erkân ve usûlüne uymak şartıyla evet derim. Ancak rûhânî terakki ve manevî yükseliş kolay olmaz...
Genellikle tasavvufta insan aklının önemsenmediği, hatta çoğu zaman küçümsendiği ve aşağılandığı kabul edilir ve bu ön kabulden hareket edilerek tasavvuf ve sûfilik ağır bir şekilde eleştirilir, İslâm toplumlarının geri kalmışlığı buna bağlanır. Bu düşünce elbette ki tartışmaya ve eleştiriye açıktır..
“Onların ruhları, birtakım yeşil kuşların içindedirler. Onlar için Arş’ta asılmış birçok kandiller vardır. Cennet’ten her diledikleri yere uçarlar, sonra da kandillere girerler.....
Ashâbtan Vâsile b. el-Eskâ Hazretleri, yoksul bir zattı, Tebük Seferinden önce bir binek hayvanı arıyordu, Medine çarşısında:..
Oturarak abdest almak ve abdest alırken avret mahallini örtmek. Güneşte beklemiş su kullanmamak. Bu, mekruh görülmüştür. Bu mekruhluğun Hicaz bölgesine mahsus olduğu söylenmiştir...
“İhtiyaçlarını insanlara açan, ihtiyaçtan kurtulamaz. Allahü Teâlâ'ya arz eden ise, ihtiyaçtan kurtulur.” “Rızka kavuşan çok hamd etsin! Rızkı azalırsa istiğfar etsin!”..
Kalbin ve ruhun iyi ve kötü vasıflarından ve bu kötü vasıflardan nasıl donatılacağından ve ibadetlerin manevi yönünden, ibadetlerin ruhtaki tedavi ve ruhtaki te'sir ve zararından bahseder ki bu ilme "Tasavvuf İlmi" adı verilmiştir...
Bir insanın bedeni yüz binlerce parçaya ayrılsa, her tarafa savrulup saçılsa ve çürüyüp kaybolsa, yine bunlar Yüce Allah'ın ilminden ve kudretinden dışta kalmazlar...
Korku namazı; savaş vb. olağanüstü durumlarda düşmandan korunma görevi aksatılmadan aşağıda anlatıldığı üzere kılınır...
Gel ey kardeş, Hakk'ı bulayım dersen, Bir kâmil mürşide varmayınca olmaz, Rasûl'ün cemalin göreyim dersen, Bir kâmil mürşide varmazsan olmaz...
Yıl 1699... Osmanlı, Karlofça'da Avusturya, Lehistan ve Venedik ile ayrı ayrı barış anlaşmaları imzalamıştı. Bu antlaşmadan kısa bir zaman sonra, 14 temmuz 1700 senesinde de, Rusya ile karşılıklı olarak silah bırakılmasına karar verildi...
Tasavvufun Menşei: Hz. Peygamber döneminde tasavvuf kelimesi kullanılmıyordu. Ama bir ruh hayatı olan tasavvufu Efendimiz ve ashabının yaşayışlarında bulmamız mümkündür. Hicri 200 yılından önce dünyayı bırakıp nefislerini Allah ile geçiren, riyazet yoluyla ruhi kabiliyetlerini geliştirenlerin yoluna..
Hanefi mezhebinde hac dışında namazları birleştirme yoktur. Yolculukta kılanlar ise şafii mezhebini takliden kılmaktadırlar...
Dünya üzerinde vukua gelen ve birçok insanın ölmesine, çok büyük zararlarına yol açan, hepimizin korkup tir tir titrediği başta depremler olmak üzere, rüzgâr ve benzeri olaylar karşısında insanoğlu acizdir...
İsimleri yalnızca anılan seçkin ashab hakkında, "radıyallahü anh" deriz. Bunlardan iki kişi için, "radıyallahü anhüma" ve ikiden çok kimseler için de "radıyallahü anhüm" deriz...
Sûfî Ebu Muhammed Cerirî (ö. H.321) şöyle diyor: “İlk nesil Müslümanlar arasındaki ilişkilerde, dini hükümler esas alınmıştır. Sonra, din inceldi ve riayet edilmez oldu...