Sûfi zâhidlerden Ebû Abdullah Muhammed b. Fazl Belhî, aslen Belhli olup Semerkand’da ikamet etmiştir. Belh’ten kovulunca Semerkand’a gelmiş ve orada vefat etmiştir. Ahmed b. Hadraveyh ona: “Elindeki fırsatı kaçıranlar kimlerdir ?”diye sormuş, o da şu cevabı vermişti: “Üç şey: İlim nasip olur, fakat amelden mahrum kalınır. Amel nasip olur, fakat ihlâstan mahrum kalınır. Salih insanların sohbetinde bulunmak nasip olur, fakat onlara hürmet etmekten mahrum kalınır.”
Sûfi zâhidlerden Ebû Abdullah Muhammed b. Fazl Belhî, aslen Belhli olup Semerkand’da ikamet etmiştir. Belh’ten kovulunca Semerkand’a gelmiş ve orada vefat etmiştir. Ahmed b. Hadraveyh ona:
“Elindeki fırsatı kaçıranlar kimlerdir ?”diye sormuş, o da şu cevabı vermişti:
“Üç şey: İlim nasip olur, fakat amelden mahrum kalınır.
Amel nasip olur, fakat ihlâstan mahrum kalınır.
Salih insanların sohbetinde bulunmak nasip olur, fakat onlara hürmet etmekten mahrum kalınır.”
Ebû Osman Hîrî, “Muhammed b. Fazl, insanların dinî durumunu ve değerini bilen bir sarraftır” derdi.
Muhammed b. Fazl, “Zindan (dünya) da rahat bulunacağını sanmak nefislerin hülyasıdır.” demişti.
Muhammed b. Fazl, “Şu dört çeşit insan yüzünden İslâm mahvolmuştur:
İlmi ile amel etmeyenler,
Bilmedikleri şeyle amel edenler,
Bilmediklerini öğrenmeyenler,
Halkı öğrenmekten men edenler.”
Yine bu senetle Muhammed b. Fazl der ki:
“Şaşılır o kimseye ki, Peygamberliğin eser ve hatıralarını görmek için ıssız bucaksız çölleri aşarak, Ka’be’ye gelir de Aziz ve Celîl olan Rabbinin eser ve tecellilerini müşahede etmek için, nefis, hevâ ve hevesde sefer yapıp buradaki engelleri aşmaz!” (Afakî seferlerde uzun mesafeler kateder de enfüsî seferde mesafe almaz).
Yine o:
“Dünyasını arttırmaya çalışan bir mürid gördün mü, bunun bedbahtlığının alâmeti olduğuna hükmet”demiştir.
Zühdün ne olduğu sorulunca:
“Kendini aziz, şerefli ve haysiyetli bilen bir insanın dünyanın adi bir şey olduğunu görerek ondan yüz çevirmesidir.”demiştir