Muridan
Hicrî 1434 Senesi

Hicrî 1434 Senesi

İnandığı yüce değerler sebebiyle müslümanın başkalarını taklide asla ihtiyacı yoktur. İnsan daima en doğru ve en güzel olana talip olmalıdır. Her geçen gün, geçen günleri aratır hale gelmiştir. Korkunç bir günah furyası almış yürümüştür. Kumarın, zinânın içkinin alabildiğine yaygın hale geldiği toplumlarla iç içeyiz. Hastalıklar, kazalar, siyasî ve ekonomik krizler, hırsızlık, yalancılık, sahtekârlık, adam öldürmeler, zulüm, almış yürümüştür.

Görünen o ki insanlık bunalmıştır, madde de her istenileni getirememiştir. Bırakın onları, içine düştükleri bu sıkıntılara çözümü, devletler, siyasî ricâl veya bu hususta yetkililer bulsunlar mı diyelim?

Tabii ki hayır. Bu hususta herkesin elinden geleni yapması bir insanlık vazifesidir. Nihayet hepimiz, Cenâb-ı Allah’ın kullarıyız. Hz. Âdem’den geldik. Seneler sonra bile olsa, kabul etsek de etmesek de O, bu insanlığın babasıdır. Hepimiz Âdem’deniz ve Âdem’de topraktandır.

Durum bu olduğuna göre “İnsanların en hayırlısı en faydalı olandır”1 sözünü unutmadan, herkese mümkün olduğunca faydalı olmak insanî bir görevdir. İnsan, zayıf yaratılmıştır. Zulmü ile maruf ve meşhur olan Firavunlar, Nemrudlar da nihayetinde birer insan idiler. Dünyayı ağlattılar, geldiler ve gittiler.

“Ve hisâbuhum alellâh / Onların hesabı Cenâb-ı Allah’a aittir.”2

Başkalarını taklit etme hususunda da bir iki şey söylemek icap ederse deriz ki, bir İslâm coğrafyasından kopup buralara kadar gelmiş –dünyanın dört bir yanına yayılmış- olan yaşlı veya genç nesillerimizin, manevî değerlerine sımsıkı sarılması icap eder. Yanılmamak için de okumak ve öğrenmek zarûridir. İslâm geldiğinde, Arabistan’da taklit hastalığı vardı. Taklitçiliğin yasaklanması İslâm’la olmuştur. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyorlar:

“Sizden biriniz, ‘insanlar iyi olurlarsa ben de iyi olurum, kötü olurlarsa ben de kötü olurum’ demesin. Aksine şöyle desin; ‘insanlar iyi olurlarsa ben de iyi olmaya devam ederim, kötü olurlarsa ben onların yaptıklarını yapmam.’ ”

Taklide “immea” da denilir. İkisi arasında kelime olarak fark yok gibidir. Cahilî toplumlarda bu yaygındı derken, bugünkü toplumlarda yoktur, diyemeyiz. Aslında taklit, ruhî (psikolojik) bir rahatsızlıktır. Karakterleri tam oturmamışlarda görülür. Kendini herkesten aşağı görme, aşağılık duygusunun neticesidir. Buradaki aşağılık duygusu ile İslâm’ın tavsiye ettiği tevazuu karıştırmamak lâzımdır. Kibir, İslâm’da yoktur. Kendini herkesten üstün görme, bu kibirdir. Böyleleri en güzel ifadeyle, yeri delemez, dağlar kadar da yüksek olamaz. Başkalarına benzeme, onlara özenme iyi hasletler de olursa ne âlâ, değilse reddedilmiştir.

Ötelerden haber verenlerden büyük Peygamber:

“Sizin gençlerinizin en hayırlısı olgun yaşlılarınıza özenen, yaşlılarınızın da en şerlisi gençlerinize özenenlerdir”3 buyurmuştur.

Önümüze konulan manevî gıdamızı almak durumundayız. Bu hem dünyamız ve hem de âhiretimiz için önemlidir.

Bu itibarladır ki başka dinlere ait olanlar, kendilerinin olsun. Bunlar ister Hıristiyanlık veya Yahudilik gibi muharref dinler, isterse “din” diye inanılan bâtıllar olsun, eşittir. Kendimizi koruyup kolladığımız gibi, en yakınlarımızdan başlayarak bütün insanlığa kadar varan bir koruma-kollama, söyleme, anlatma ve hatırlatma olmalıdır.

Bunun içindir ki Belçika (Avrupa) İlâhiyat Fakültesinin kurucusu ve rektörü olarak ben, batı âleminin Noel Yortusu olarak bilinen yılbaşı kutlamalarından, İslâmî yılbaşı kutlamalarına intikâl edelim, derim. İntikâl edelim ki dünyanın neresinde olursak olalım, dini kimliğimizi kaybetmeyelim.

“Sizler, benden sonrakilerin yolunu karış karış, arşın arşın (yâni adım adım, olduğu gibi) takip edeceksiniz. Hatta onlar, bir kertenkele deliğine girmiş olsalar, siz de oraya gireceksiniz”4 denilerek bize ne muazzam acı hakikatler haber verilmiştir.

O halde hâlâ niye silkinip kendimize gelmiyoruz? Artık zaman geldi geçiyor. Seneler su gibi akıp gidiyor.

Okuyucularıma, günahlardan hayırlara hicret etmeleri duası ve selâmlarımla, İslâmî yılbaşlarına davet ediyorum.

 

1. el-Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, 1254.

2. Buhârî, İmân/17, 28, Salât/28; Zekât/1, Cihâd/102, İ’tisâm/2, 28; Müslim, İmân/8; Ebû      Dâvûd, Cihâd/95; Tirmizî, Tefsiru Sûre/88; Nesâî, Zekât/3; İbn Mâce, Fiten/1; Darimî, Siyer/10; İbn Hanbel, Müsned, IV, 8.

3. Feyzu’-l Kadîr, 15/776; Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, X, 270; İbn Hâcer, el-Metâlibu’l-Aliye, III, 3.

4.Buhârî, Enbiya/50.

Top