İbn-i Celâh, Medine’de fakir düşmüştü. Hücre-i Sa‘âdete gelip: “Yâ Rasûlallâh! Bugün sana misafir geldim. Karnım çok açtır” dedi.
Bir kenara çekilip uyudu. Rasûlullâh (s.a.s), rüyasında görünüp, ona büyük bir ekmek verdi. Diyor ki:
“Çok aç olduğum için, hemen yemeğe başladım. Yarısı bitince, uyandım. Kalan yarısını elimde buldum.”
Ebü’l-Hayr Akta‘ Medine’de beş gün aç kalmıştı. Hücre-i Sa‘âdetin yanına gelip, Rasûlullâh’a selâm verdi. Aç olduğunu bildirdi. Bir yana çekilip uyudu. Rüyada, Rasûlullâh’ın geldiğini gördü. Sağında Ebû Bekr Sıddîk, solunda Ömer Faruk ve önünde Aliyyü’l-Mürtezâ vardı. Hazret-i Ali gelip:
“Yâ Ebe’l-Hayr! Kalk, ne yatıyorsun? Rasûlullâh geliyor” dedi. Hemen kalktı. Rasûlullâh gelip, büyük bir ekmek verdi. Ebü’l-Hayr diyor ki:
“Çok aç olduğum için hemen yemeğe başladım. Yatsı bitince uyandım. Kalan yarısını elimde buldum.”
Ebû Abdullah Muhammed bin Ber’a hazretleri diyor ki:
“Babam ile Mekke’de parasız kaldık. Ebû Abdullah b. Hafîf de yanımızda idi. Güç hâl ile Medine’ye geldik. Ben çocuktum. ‘Acıktım’ diyerek ağlardım. Babamı çok üzdüm. Babam dayanamadı. Hücre-i Sa‘âdete gelip: ‘Yâ Rasûlallâh! Bu gece sana misafiriz’ dedi. Bir yana oturdu. Gözlerini kapadı. Biraz sonra, başını kaldırıp güldü. Sonra çok ağladı. Gözünü açıp, ‘Rasûlullâh elime para verdi’ dedi. Avucunu açtı. Paraları gördüm. Bunları hem kullandık, hem de sadaka verdik. Rahatça Şiraz’daki evimize döndük.”
Ahmed b. Muhammed Sûfî diyor ki, Hicaz çöllerinde üç ay kadar dolaştım. Hiçbir varlığım kalmadı. Güçlükle Medine’ye geldim. Hücre-i Sa‘âdet yanında Rasûlullâh’a selâm verdim. Bir yana oturup uyudum. Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem görünüp:
“Ahmed, geldin mi? Avucunu aç!” buyurdu. Avucumu altınla doldurdu. Uyandım. Ellerim altın dolu idi.