Hz. Peygamber’in herkesi kucaklayan engin ahlâkı karşısında inananla inanmayan, dostla düşman, akraba ile yabancı arasında fark yoktu. Lütuf ve merhamet bulutu çöllere de, vadilere de eşit yağıyordu. Yahudilerin Hz. Peygamber’e ne kadar amansız düşman olduklarının delilleri, Hayber savaşına kadar süren her savaş ve olayda görülmektedir. Fakat Hz. Peygamberin onlara karşı tutumu uzun süre, “kendileri hakkında ayrı bir hüküm inmemiş olan meselelerde onları taklit etme ve Tevrat’taki hükümleri uygulama” şeklinde devam etmiştir.
Bir gün yahûdînin biri çarşıda yüksek bir sesle:
“Hz. Musa’yı (as) bütün peygamberlere üstün kılan Allah’a yemin ederim ki” dedi. Sahabeden biri de orada duruyordu. Bu sözü işitince dayanamadı ve o yahûdîye:
“Muhammed’e (s.a.s) de mi?” diye sordu. O yahûdî de:
“Evet” dedi. Bunun üzerine sahabî öfkesini yenemeyerek ona sert bir tokat attı. Hz. Peygamber (s.a.s) adalet ve ahlâkta düşmanlara da aynı değeri verdiğinden o yahûdî doğru Allah Resûlü’nün huzuruna gitti ve olayı olduğu gibi anlattı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s), o sahabîye kızdı ve bir daha böyle yapmaması gerektiğini bildirdi.(1)
Yahudilerden birinin çocuğu hastalanmıştı. Hz. Peygamber (s.a.s) hasta ziyaretine önem verdiği için onu yoklamaya gitti ve hal hatır sorup “Geçmiş olsun!” dedikten sonra o genci İslam’a davet etti. Genç yahûdî, babasına baktı. Sanki babasının razı olup olmadığını öğrenmek istiyor gibiydi. Babası ona, “O, ne diyorsa yerine getir” dedi. Bu söz üzerine genç kelime-i şehâdet getirerek müslüman oldu.(2)
Bir gün yoldan bir yahûdînin cenazesi geçiyordu. Hz. Peygamber (s.a.s) onu görünce ayağa kalktı.[3]
Bir keresinde birkaç yahûdî, Allah Rasûlü’nün huzuruna geldiler ve saygısız bir şekilde “es-Selâmü aleyküm” diyecekleri yerde “es-Sâmü aleyküm=Ölüm üzerine olsun” dediler. Bunu duyan Hz. Aişe (ra) hiddetlenerek onlara ağır bir cevap verdi. Fakat Hz. Peygamber (s.a.s) onu bundan menederek:
“Ey Aişe, dilini kötü kelimelere alıştırma, yumuşak kelimeler söyle. Allah Teâlâ her şeyde yumuşaklığı sever” buyurdu.(4)
Allah Resulü, yahûdîlere iyi davranıp adalet gösterirdi, onların haşin ve yersiz baskılarına ve acı sözlerine sabrederdi. Yahudilerle müslümanlar arasında alış verişlerde ve sosyal meselelerde bir anlaşmazlık çıkarsa haksız yere müslümanların kayırıcısı olmazdı. Nitekim bu konuda çeşitli örnekler vardır ve önceki başlıklar altındaki konularda geçmiştir. Bir gün bir yahûdî, Hz. Peygamber’e gelip:
“Ey Muhammed! Bak bir müslüman bana tokat attı” diye şikâyet etti. Hz. Peygamber o müslümam hemen çağırtarak şiddetle tenkid etti. Bir daha böyle hareket etmekten menetti.(5)
Necrân’dan gelen hıristiyan heyeti Medine’ye girdiğinde Hz. Peygamber (s.a.s) onları bizzat kendisi ağırladı. Peygamber Mescidi’nde kendilerine yer verdi. Hatta onların kendi adetlerine göre mescidde ibadet etmelerine de izin verdi. Diğer müslümanlar onların mescidde ibadet etmelerine engel olmak isteyince Hz. Peygamber onlara engel olarak ibadet etmelerini sağladı.
Yahûdî ve hıristiyanlarla birlikte yemek yemeye, su içmeye ve onlarla evlenmeye izin verdi. Onlara İslâm şeriatından ayrı özel hükümler uyguladı.(6)