Muridan
Mustafa Hayri Öğüt Hazretlerinin Tasavvufa İntisâbı

Mustafa Hayri Öğüt Hazretlerinin Tasavvufa İntisâbı

Mustafa Hayri Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretleri henüz Rüştiyeli iken eniştesi Hafız Nafiz Efendi onu Gümüşhanevi tekkesine götürür. Hacı Mustafa Hayri Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretleri ilk olarak buradaki postnişin (Zâfiranbolulu) Safranbolulu İsmail Necati Kaddesallahu Sırruh Hazretlerinden Naşibendiyenin Halidiyye koluna intisap etmiştir. Altı ay kadar bu tarikata hizmeti dokunan Hacı Mustafa Hayri Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretleri o günleri şöyle anlatırlarmış: " Hatm-i hâcegan yapmak üzere toplanır, bu toplantıya paşalardan da katılan olurdu. Etrafı bir muhabbet sarar sohbet çok feyizli ve huzurlu geçerdi.

Hacı Mustafa Hayri Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretleri kadiri tarikatına intisabını ise şöyle anlatırlarmış: Bir gece rüyamda kendimi büyük bir dağın üzerinde gördüm. Bakıyorum paşa rütbesinde bir zat var, halk başına toplanmış. O topluluğun içinde bu zatı tasdik edenler de var kendisine muhalefet edenler de. Ve o cemaatin içinde bir de mülâzım(asker) var. Ben de silahlı bir askerim. Kendisini seyrediyorum. Sabah kalktım, bu rüyamdan çok etkilendim. Bizim Malatya'da herkesin saygı gösterdiği sevilen ve sayılan Malatya meşayıhından Söğütlü Camii İmamı Mehmet Efendi'ye gittim. Ona rüyamı anlattım. O da "Hayri Bey o gördüğün paşa rütbesinde büyük bir evliya" dedi. Ben elbisesini, sarıgını hatta omzundaki o zamanın tabiri ile apoletlerini anlatınca "O gördüğün siyahlıkta teze işaret, tez zamanda o zat ile karşılaşacaksın ve ondan himmet alacaksın" dedi.

Aradan sekiz, ongun kadar bir vakit geçti. Bir de baktım bizim Malatya'nın Eski Söğütlü Camisinde imamın arkasında benim rüyamda gördüğüm zat namaz kılıyor. Ben de aynı cemaatteyim. O zata bakıp süzüyorum. Rüyamda gördüklerimin hepsi tamam, sadece omzunda paşa apoletleri yok. Namaz bitince bizim Malatya'nın hacca giden hacıları hemen o zatın etrafını çevirdiler, birbirlerine "Hacı Muhammed Baba Hazretleri gelmiş, Hacı Muhammed Hazretleri gel­miş, hoş geldin" diye etrafını sardılar. Ben de geriden bakıyorum, hoş beş hal hatır sorma devam ediyordu. Ben de yaklaştım. Sanki benim ile uzun zamandır tanışıyor gibi ruhi bir yakınlık ve te­bessüm İle bir birimizi süzüyorduk, kendisini çok sevdim. "Efendim, bu akşam çorbasını bizde içebilir miyiz?" diye bir teklifte bu­lundum. O da bana "Evladım biz zuhurata tabiiyiz, yalnız falanca ha­cının misafiriyim, ondan müsaade alırsan olur" dedi. Genç yaşta iba­det yoluna düştüğüm için Malatyalılar beni severler. "Peki" deyip o hacıya gittim ve durumu anlattım. O da "Hayri Bey, başkası olsa olmaz ama sana peki" dedi.

Eve "akşam misafirimiz var" diye bir haber gönderdim. Akşam oldu. Malatya'nın şeyhleri, dervişleri Hacı Muhammed Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretlerini tanıyan hacılar geldiler. Tanışıp konuşup sohbet ettikten sonra, muazzam bir Hatm-i Kadir yapıldı. Gelen Malatyalı misafirler hoşnut ve neşeli olarak dağıldılar. Evde kıymetli misafirim Hacı Muhammed Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretleri ile ben yalnız kaldım. Konuşmamız esnasında sözü dolaştırıp kendisine intisab etmeme getiriyordu. Ben de "Efen­dim benim intisabım var. Bana himmet, duâ buyurun" diyordum. O yine sohbeti konuşmayı kendinden inâbe almama getiriyor, ben de intisabım olduğunu ve kendisinden inâbe etmemekte direniyordum.

Derken vakit çok geçti, ara sıra gözümü yumup dalıyorum. Her dalışımda bakıyorum ki bu zatın kalbinden bir yol açılıyor, o yol uzana uzana Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimize varıyor ve Resûlullah Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimizden bir asker elinde bir parça evrakla bu zata geliyor, bu zattan da bir şeyler alıp Resûlullah Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimize götürüyor. Her ikisinin arasında bir posta veya manevi bir evrak memuru gibi bir askerin gidip geldiğini her dalışımda görüyorum. Gözümü açıyorum bir şey yok, gözümü yumup kalbime baktığım zaman yukarıda izah ettiğim o yüksek manevî hali görüyordum. Bana "Haydi vakit geçti, gece namazı kılalım" dedi. Namaza kalktık. Birinci rekâtta bana öyle bir manevi çarpma oldu ki az kalsın yıkılacaktım. Kendimi toparladım. İkinci rekâtta yine aynı hal yani bana ruhen dokunma oldu. Fakat birinci rekâttaki gibi pek şiddetli olmadı. Onu çabuk geçirdim. Namazı tamamlayınca bana "Geç karşıma sana tespih tarifinde bulunacağım" dedi. Bu teklif karşısında kendimi müdafaadan aciz kaldım. Elinden kurtulmak mümkün değil. Bana "Oniki tarikattan mezuniyetim var. Hangi tarikattan istersen ondan tarif edebilirim" dedi. Ben de "Efendim çocukluğumdan beri Şeyh Abdulkâdir Geylânî Kaddesallahu Sırruh Hazretlerini çok severim, ona karşı çok saygım var, onun tarikatından tarif buyurun" dedim. O da bana Kadiri Tarikatını tarif etti. Tarif etme işini bitirince bana "Ben zaten Medine-i Münevvere´den Şeyh Abdulkâdir Geylânî Kaddesallahu sırruh Hazretlerinin emri şerifi üzerine geldim" dedi.

Sohbet esnasında "Efendim, ben sizin Medine-i Münevvere'de mücavir kaldığınız sırada oraya gelmiştim. Niçin o zaman bana tanışıklık vermediniz" dedim. Bana "Oğlum, o zaman vakti gelmemişti. Sen İstanbul'dan Enveriye diye tanıtılan kayık şeklindeki şapkayı başına giyip, Medine-i Münevvere'ye hareket edip Sevgili Pey­gamberimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem efendimizi ziyaretim gerçekleşince, Medine'de bulunan Malatyalı evliyalar "Bu hem Koca Vaiz'in torunu olsun hem de bu kıyafetle Resûlullah Sallallahu aleyhi vesellemi ziyarete gelsin, bu olmaz" diyerek, senin önündeki geçireceğin kazaları da biiznillah bildikleri için, "Sahip çıkmayalım, ölsün gitsin" dediler. Ben de bunların bu almış oldukları karara karşı çıktım. "Hayır, olmaz, zaman gelecek o benim müridim olacak, halifem olacak ve ümmeti Muhammed ondan çok faydalanacak" dedim diye söyledi. Ben de "Efendim siz beni nereden tanıyorsunuz" dedim. Bana "Evladım ben seni, an­nenin karnına düşmeden tanıyorum" dedi. Ve ilave etti. "Hacı Ömer Hüdâi Baba Hazretlerine hizmetim esnasında onu atına bindiriyordum. Üzengisinden yapışıp kendisine yardım ve hizmet ediyordum. Hacı Ömer Hüdâi Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretlerinden o anda bir nazar oldu. Birçok ruh gelip bana biat etti, senin ruhun da geldi, bana "Bu da kocavaiz oğlu Hayri nin ruhudur" dediler, İçlerinde ancak senin ruhun hakikate ulaş­tı, hatta beni de iki gömlek İleri geçtin. Fakat bana da çok zahmet verdin" dedi. Beni trendeki geçirdiğim kazada, Arapın cenbiyye ile karnımı bir an vurup deşmesi mesele bile değilken, onun benimle ruhen il­gilenip cenbiyyeyi benim karnıma vurup deşmemesi için elinin havada kalması ve gayri ihtiyari silahımı elimden düşürmem, Arapların esir alıp götürmeleri esnasında yine ilgilenip onların ta­hakkümünden kurtulmam, yine yolda havadan bombardımana tutulduğumda salimen onu da atlatmama manen dua ve yardımda bulunduklarını imâ ile ifadede bulundular.

Bu mutlu buluşmadan ve görüşmeden sonra Hacı Mustafa Hayri Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretleri Nakşî tarikatındaki ders ve hizmetini durdurur. Bu ulu kişi Hacı Muhammed Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretlerine hizmet etmeye ve tespihlerini okumaya başlar.

Kaynak: eş-Şeyh es-Seyyid Hacı Mustafa Hayri Efendi Hazretlerinin (1895-1979) yapmış olduğu izahatlar``Halisa Seçkinleri´´ adlı eserde kaleme alınmıştır. Vesile olanlara teşekkürü borç biliriz.

Top