Sakın yaptığın işlerde ve bulduğun manevi halde kendi gücünü görmeyesin. Bu hal kişiyi azdırır ve YARATAN’ın rahmet nazarından uzak kılar. Sakın sözünü dinletme ve kabul ettirme hevesine de kapılmayasın. Önce temeli at, sonra üzerine binayı çık. Kalbini derin kaz ki oradan hikmet pınarları fışkırsın, sonra ihlâs ve iyi işlerle o binayı yükselt. Bu işlerden sonra halkı o köşke davet et.
Başkasında bulunan bir hatayı defetmek istersen nefsinle yapma, imanınla yap. Kötülükleri ancak İMAN yıkar. Bu durumda RABB’in
İSLAM gömleğin yırtık, İMAN elbisen pis, kalbin cahil, için kederle dolu. Gönlün İSLAMİYET’e açık değil. İç âlemin harap, dışın mamur, bütün sayfaların günah karası. Sevdiğin ve arzuladığın yalnızca dünya.
Kabir kapısı açık ve ahiret sana doğru gelmekte. En kısa zamanda aklını başına topla, yalnız dünya azığı toplamaktan vazgeç de ahiret azığını toplamakta acele et...
Sabırlı kulların bu dünyada çektiği cefa, Yüce Allah’ın (c.c) gözünden kaçmaz. Siz bir an olsun O’nun uğruna sabır yolunu tutun, yıllarca ecrini alırsınız. Ömrü boyunca “Kahraman” lakâbıyla gezen, onu bir anlık cesareti sonunda kazanmıştır.
Ey evlad, önce nefsine öğüt ver, onu yola getir, sonra da başkalarını... Senin henüz ıslaha muhtaç hallerin var, bunu sen de biliyorsun. Bunu bildiğin halde başkalarının ıslâhı ile uğraşma yolunda nasıl başarılı olabilirsin? Gözlerin bir adım öteyi görmüyorken körleri neyle yola getirme sevdasındasın?
Size gereken, Yüce Yaratanı sevmek ve O’ndan başka kimseden korkmamaktır. Ve bütün işleri onun rızasını gözeterek yapmak... Bunlar “Kalp” le olur, dil gürültüsüne getirip söze boğmakla olmaz. Sonra mihenk taşına vurulunca utanırsın. Kuru davaya kimse inanmaz. Halk arasında söylediğin sözleri yalnız kaldığında söylüyor musun? Aynı duyguları tek başına kaldığın zaman da duyman mümkün oluyor mu? İşte bunları yapabiliyorsan mesele yok... Kapı önünde “TEVHİD”, içeriye girince “ŞİRK”, yakışır mı? Bu, nifak, ikiyüzlülük alametidir, içi bozuk olmanın ta kendisidir. Acırım
Geliniz aşırı, uygun olmayan arzularımızı bir yana atıp YARATANIMIZA koşalım. Bu yolda biraz perişanlık çekelim. Ne olur sanki biraz zahmet çeksek? O’na vardıktan sonra bütün çekilen sıkıntılar unutulur. İçimize ve dışımıza hükmeden nefsimizi HAK yoluna çevirelim, Rabbimizin Elçisine, Sevgilisine başvuralım, O’nun eteğini bırakmayalım.
Bütün amacın yemek, içmek ve arzularının tatmini olmasın. Bunların hepsi amaç değil, Yüce ALLAH’a (c.c) ulaşmak için birer araçtır. Bütün hedefin
Yaşadığın günü ömrünün son günü bil, işlerini ona göre ayarla. Bu duygu
“ALLAH’tan (c.c) başka ilah yoktur,” dediğinde bir “DAVA” peşine düştün demektir. Her davada şahit isterler, şahidi olmayan davasını kaybeder. Ayrıca bu uğurda gelecek her türlü sıkıntıya göğüs gerip, sabır göstermek de birer şahid sayılır. Bunları yaparken İHLAS’lı olmak gerekir.
Hiçbir söz amelsiz ve ihlâssız
Dünyalık toplarken dikkatli ol. Gece odun toplayan gibi olma. Elini uzattığında neyi alacağını önceden kestirmelisin.
Gece odun toplayan eline geçeceğini bilemez, seni de ona benzetiyorum. Ayık ol, sonra felaket büyük olur.
HAKK’la çekişme, nefsin için O’nu kötüleme, malın azaldı diye O’nu itham etme, insanlar sana yüz vermiyor diye O’nu suçlama. Suçu kendinde ara. Her işin kendi keyfine uygun olmasını istiyorsun, en büyük hüküm senin mi yoksa O’nun mu? Sen mi fazla biliyorsun yoksa O’ mu? Merhametin O’nunkinden fazla mı?
Sen ve bütün yaratıklar O’nun kuludur. Her şeyde yalnız O’nun hükmü geçer bunu sakın unutma.
YARATAN’ın rızasına erme yolunda yapmacık hareketler fayda getirmez, bu yolda yersiz arzu ve boş temenni ile yürünmez. Hele içi başka dışı başka birinin eline hiçbir şey geçmez. Bir de yalancılık ortaya çıkarsa felaket o zaman başlar.
Böbürlenmeyi bırakın, Yüce ALLAH’a (c.c) karşı büyüklük satmakta neymiş? Kullara da kibirli davranmayın, haddinizi bilin. Varlığınıza tevazuu yerleştirin. Önceden ne olduğunuzu düşünün; bir damla su.
Sonrası ne olacak malum... Bir hendeğe yuvarlanacak bir ağırlık. Hali böyle olana büyüklük taslamak yaraşır mı?
Hırsa kapılmayın, kötü arzular sizi esir etmesin. Dünyalık adamların kapısını aşındırmayın. Ezilip büzülerek onlardan dünyalık dilenmek size yakışmaz, sabırla doğru yoldan nasibini arasan daha iyi olmaz mı? Ya bir de yaptığın dilenciliğin sonu boşa çıkarsa... Sevgili Peygamberimizin (s.a.s) “En büyük belâ, nasibte olmayanı aramaktır,” buyruğunu hiç duymadın mı? Nasipte olmayanı kullar hiçbir zaman veremez. Dünya oğullarının buna hiçbir zaman gücü yetmez.
Ey ilim iddiasında bulunan, hani ağlaman? Yüce ALLAH’ın (c.c) korkusundan gözlerin yaşarıyor mu? O’ndan korkman ve günahları itirafın nerede? Nefsinle cenk etmek ve onu terbiye etmek yok mu? O’nu HAK tarafına çağırman nerede?
Bunların hiçbiri sende yok. Bütün derdin kasa, masa, yemek ve eğlenmek. Aklını başına al. Dünyadaki nimetlerden
Doğruluk olmadan bilginin
Farz et ki halkın sana ilgisi arttı, bunun ölüm anındaki sıkıntıya faydası olur mu acaba? Seni sevenlerle aranda uçurumlar olacak o anda. Topladığın malları başkaları paylaşacak, hesabı ve cezası da
Yazık
Yaratan hayatı sana emanet olarak verdi, O’nun rızası yolunda yaşamanı emretti. Sen ise kendi isteğin, heveslerinin peşinde hayatını tükettin.
Ey evlad, ana rahminde seni kim besledi? O halde iken ne kadar acizdin, bu hale seni getiren kim? Sen ise kendi varlığına ve halka dayanmaktasın, parana, mevkiine, bilgine güveniyorsun. Güvendiklerin bugün var yarın yok olabilirler. Yüce ALLAH’tan (c.c) başka her kime güveniyor veya kimden korkuyorsan o senin ilahındır. Yakında bütün güvendiklerin yok olur kullarla aran açılır,
Bütün bunlara sebeb Hak’tan başkasına güvenmiş olman, O’nun nimetlerini başkalarından bilmiş olmandır.
Yüce ALLAH’ın (c.c) dininde olmayan şeyleri yapmaya çalışma. Elinde iki şahit olsun; biri KUTSAL KİTABIMIZ, diğeri SÜNNET-İ RESULALLAH. Bunlar seni RABBİNE ulaştırır. Ama sen bu şahitleri bırakıp nefsinin peşinden gitmeye devam ediyorsun. Elinde iki şahidin var; biri zayıf aklın, diğeri de şahsi arzun. Şüphesiz bunlar seni ateşe iter. Firavun gibilerin arasına katar.
Ey içi bozuk, yakında öleceksin, öldükten sonra yaptıklarına çok pişman olacaksın ama çok geç... Dilin güzel söze alıştığı için konuştu ve aldandı, ama kalbin hiçbir şeyden anlamaz bir halde. Bu durum seni kurtarmaz. Güzel konuşmayı kalb yapmalı, yalnızca dilin iyi söz söylemesi faydasızdır.
Ey ALLAH (c.c) yolcularını bulamayan; varlığını ve yaratılmışları HAK varlığına perde eden kişi; ağla, başkasına bir ağlarsan kendine bin defa ağla.