Cem’ ve fark kelimeleri sûfilerin çokça kullandıkları sözlerdendir. Fark; kulun görevlerini idrak edip gereğini yapmasıdır...
Cem‘u’l-Cem‘; cem‘ hâlinin üstünde bir derecedir. Bu konuda sûfîler hâllerinin farklı ve derecelerinin muhtelif oluşuna göre değişik durumlar gösterir...
Tarîkat kurucuları; tarîkatı kurmak için ortaya çıkmamışlar, tarîkat kurdukları iddiasında da bulunmamışlardır. Tarîkat şeyhinin çevresinde toplanıp bir cemaat oluşturan mürîdler, şeyhin sülûk tarzını, tasavvufî hayatı yaşama şeklini, fikirlerini ve kanaatlarını benimsemişler, çoğu zaman şeyhlerine ..
Sûfiler fenâ sözü ile insandaki kötü sıfatların yok olmasına işaret ettikleri gibi, bekâ sözü ile de insanın güzel vasıflar edinerek bunda devam etmesine işaret ederler...
Gaybet: Duyguların kalbe gelen vârid (feyz, ilham) ile meşgul olması sebebiyle halkla ilgili hallere ait bilgilerin ve şuurun kalpten kaybolması hâlidir (manevî âlemle meşgul olan duyu organlarının maddî âleme ait duyarlılık ve şuuru kaybetmesi)...
S a h v: Gaybet hâlinin nihayete ermesinden sonra his ve şuur hâline dönüştür. Sekr ise kuvvetli bir varidin tesiri ile gaybet hâline geçiştir...
Birisi, Şiblî’ye (r.a): “Seni mahzun bir halde görmemin sebebi nedir? Hakk seninle, sen de Hakk'la değil misin?” dedi. Şiblî dedi ki:..
Bunun için Rasûlullâh (s.a.s): “Bazen kalbimi bir perde bürür, bu perdeyi kaldırmak için günde yetmiş defa istiğfar ederim” (Müslim, Zikr, 51; Ebu Davud, Vitr, 26) buyurmuştur...
Zevk ve şirb (şerb veya şürb de olur), sûfîlerin dillerinden bırakmadıkları kelimelerdendir...
Muhâdara, başlangıçtır. Sonra mükâşefe, daha sonra da müşâhede, hâli gelir. Muhâdara, kalbin (Allah nezdindeki) huzurudur...
Bevâdih (bedahet, açık ve ani ilham), ansızın gaybten kalbe gelen şeydir. Bu hâl ya neşe veya hüzün tesiri yapar...
Tasavvuf yoluna girmemekle beraber sûfîliğe ilgi ve sevgi duyana muhib/sempatizan denir. Bu yola kimi yeni girmiştir, henüz işin başındadır. Bunlara ‘mübtedî’ ve ‘ehl-i bidâyet’ denir...
Çünkü Rasûlullâh (s.a.s) Hanzala hadisinde: ‘Benim yanımda bulunduğunuz hâl üzerinde kalsaydınız, melekler size gelir ve elinizi sıkardı.’..
“Kurb”da ilk derece (Allah’ın) taatına yakın olmak ve bütün zaman boyunca ona ibadet vasfı ile muttasıf olmaktır. Bu‘d ise Allah’ın emirlerine muhalefet etmekle kirlenmek ve ona karşı itaatli olma hâlinden uzaklaşmaktır...
Gaybden gelen latif hâller ile kalpleri ferahlandırmaya nefes (dem) adı verilir. Nefes sahibi, hâl sahibinden daha ince ve daha saftır...
Havâtır (hâtır); hatırlama, anma, fikir, insanın içinde duyduğu ses, can kulağı ile işitilen sada. Bu ses kaynağına göre hâtır-ı Hakk, ilhamı, hâtır-ı şeytan, hâtır-ı nefs, hevâcis ve vesvese gibi isimler alır...