Hz. Peygambere vahy edilen emirlerden ve ahlaki kurallardan biri de onun adalet ölçülerine uyması, etnik kökeni ve inancı ne olursa olsun herkese ve her şeye adaletle davranması ve kesinlikle zulümden uzak durmasıdır.
Zayıf olduğunda zulmü kınamak ve adaletli olmak kolaydır. Esas olan güçlü iken zulümden uzak durabilmek ve adil olabilmektir. Asıl erdem güçlüyken adaletli olabilmektir. İlahi solukla nefeslenen insanoğlunu zulümden prangalarla zapt etmek ne mümkün!“De ki: Rabbim adaleti emretti...”(A´raf, 7/29)
“Ey iman edenler! Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletten saptırmasın. Adaletli olun...” (Mâide, 5/8)
Kâinattaki ahengin üzerine oturtulduğu sırlı kural; adâlet. Her şeyi, bütün ahengi bozan, yerle bir eden dengesiz davranış; zulüm. Fıtratla uyumun adı; adalet. Uyumsuzluğun adı zulüm.
Yüce Allah, ilk insan Âdem´i yarattığında ona hitap ettiği emirlerin muhtevasında yer alan ilk ahlaki kavram ve değer yargısı zulümdür. Muhtemelen bu ilk emirle yüce Allah, insanoğlunun zulümden yana eğilimlerine ve kâinatın üzerine oturtulduğu adalet ölçüsüne dikkat çekmiştir.
Hz. Peygambere vahy edilen emirlerden ve ahlaki kurallardan biri de onun adalet ölçülerine uyması, etnik kökeni ve inancı ne olursa olsun herkese ve her şeye adaletle davranması ve kesinlikle zulümden uzak durmasıdır. Karşılaştığı pek çok haksızlık ve uğradığı zulme rağmen O´nun, hiç kimseye zulmetmemiş olması ve hislerine kapılarak intikam duyguları beslememiş olması, yüce Allah´ın ona öğrettiği ve sıkı sıkıya tembihlediği bu emirlerinden kaynaklanmaktadır.
Zayıf olduğunda zulmü kınamak ve adaletli olmak kolaydır. Esas olan güçlü iken zulümden uzak durabilmek ve adil olabilmektir. Asıl erdem güçlüyken adaletli olabilmektir. İlahi solukla nefeslenen insanoğlunu zulümden prangalarla zapt etmek ne mümkün!
Zira insan ilahi bir soluktur. Bu bilinçle soludukça;
İnsanları yaşarsın,
İnsanlarla yaşarsın,
İnsanlarda yaşarsın!
Zulüm, Allah´ın nefretini kazanmaktır. Allah´ın sevgisi olmadan sevilmeyi başarmak imkânsızdır.
Adaletin olmadığı yerde zulüm ve işkence vardır. Zulüm ve işkencenin olduğu yerde korku, güvensizlik, ferdi ve sosyal paronaya vardır. Böyle bir olgunun sonucunda bireysel ve toplumsal psikolojik travma geçiren toplum, saldırgan ve bencil bir hale gelir. Hak ve adaletin önemini kaybettiği, salt gücün esas alındığı bir dünya hiç kimseye yar olmaz ve mutluluk sağlamaz.
İnsanlık tarihi böyle bir sonucu görmek için yeni tecrübelerin yaşanmasına gerek bırakmayacak kadar veri taşımaktadır. Dünya ne zalimler tanıdı, ama şimdi onların en şanslı olanları bile ancak bir arkeoloji müzesinde araştırmacılar için iyi bir kadavra teşkil etmektedir. Adalet mekanizması hem nazariye hem uygulama olarak fonksiyonel hale getirilmedikçe ferdi hayattan sosyal hayata toplumun bütün katmanlarını içten içe habis bir ur gibi kemiren işkence büyük bir problem olmaya devam edecektir. Zira “adalet, bir arada yaşama sözleşmesidir”, “beraber olabilme andırır”, “toplumun ortak paydasıdır.”
Adalet herkesi kuşatır. İnsanlara olan mesafesinin ölçütü ve gerekçesi hak ve haklılıktır. Güçlülere af, zayıflara kanun ve ceza, adalet değil, rezalettir. Bu sosyal erozyona dikkat çeken Hz. Peygamber adaletteki yozlaşmayı toplumların çöküş sebebi olarak görmüş ve şiddetle karşı çıkmıştır. Kadim toplumların çöküş sebeplerinin başında gelen bu kayırmacılığı; “Sizden önceki toplumlarda, aristokrat ve hatırı sayılır kişiler, hırsızlık ve cezayı gerektirecek herhangi bir suç işlediklerinde af edilir, zayıf ve güçsüzler suç işlediklerinde yasalar uygulanırdı. Bu onların helak sebebi olmuştur.” sözleriyle tespit etmek suretiyle reddetmiştir. İslâm zulme karşı direnci de aynı ölçüde önemsemiş; “Kim zulme uğradıktan sonra hakkını alırsa, artık onlara yapılacak bir şey yoktur.” (Şura, 41)aksi halde sonuçlarının herkesi kuşatacak bir felakete dönüşmesinin;
Bir de; “Öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz, umuma sirayetle hepsini perişan eder. Biliniz ki, Allah´ın azabı şiddetlidir.” (Enfâl, 25)ifadesiyle bir kural olduğunu dile getirmiştir.
Medeni bir varlık ve olgun bir insan olma erdemini en belirgin ölçekte gösteren davranış özelliğini yansıtan adalet; insanı, insanlığından utandıran ve gerekçesi ne olursa olsun, onu bu özellik ve güzelliğinden en çok uzaklaştıran zulüm ile ilgili olarak Kur´an-ı Kerim´de, örnek şahsiyet Hz. Peygamber´e,
* Yüce Allah´ın her şeyden önce ve öncelikle adaleti emrettiğini ilanen açıklaması,
* Allah´ın yasakladığı davranışların hepsini özellikle; haksız yere cana kıymamayı, yetim malına el uzatmamayı,
* Sadece davranışlarda değil konuşurken de yakınlarınızın aleyhine de olsa adaletli olmayı herkese duyurması,
* Kendisinin de insanlar arasında mevcut adaletsizliği gidermek ve adaleti tesis etmek ve gerçekleştirmekle görevlendirilmiş olması,
* Suçun şahitliği prensibine vurguyla hiç kimsenin başkasının işlediği suçtan dolayı sorumlu tutulmaması.
* Hiçbir gerekçesi olmadan sadece aristokratlar, siyasi, sosyal ve ekonomik baskı gurupları ve nüfus sahipleri istedi diye çevresinde bulunan erdem sahibi insanları uzaklaştırıp onlara zulüm ve haksızlık yapmaması,
* İnsanlar arasında adaletle hükmetmek üzere indirilmiş olan kitaba uyması ve hainlerden taraf olmaması ve onları savunmaması,
Bütün münasebetlerini menfaat ve faydacılık temeline oturtan ve hep yalana kulak veren, durmadan haram yiyen yahudilerin durumuna üzülmemesi -zira Allah onları dünyada rezil edeceği gibi ahirette de büyük bir azaba maruz bırakacaktır-, onlar hakkında da adaletle davranması,
* Davranış ve sözlerde olduğu kadar inançlarıyla da zulüm ve haksızlık içinde olanlardan uzak durması ve onlarla dost olmaması,
* Onların başına gelecek azap anında aralarında bulunmamak için Allah´a dua etmesi,
* Allah´tan başkasına kulluk etmenin de bir zulüm olduğunu bilmesi,
* Tebliğ görevinde umutsuzluğa düşmek sebebiyle öfkelenip insanları bırakıp çekip gitmesi durumunda Hz. Yunus´un başına gelen sıkıntıyı hatırlaması ve asla savsaklama yapmaması,
* Allah adına, kutsal adına, haksız ve yalan yere haram ve yasak koymaktan daha zalimce bir davranış olabilir mi? Böyle zalimce yasaklar koyanların doğru yolu ve huzuru bulamayacaklarının bilinmesi.
* Geçmiş ümmetlerin de benzeri davranış, söz ve inançlarıyla ilgili zulüm ve haksızlıklar yaptığının unutulmaması,
* Zalimlerin ve zalim toplumların asla rahat ve huzur yüzü görmeyeceği,
* Zalim toplumların mutlaka yıkılıp yok olacağı
* Allah´ın zalimleri gözetleyip bildiği,
* Zalimler cezalarını bulurken korkudan tir tir titreyecekleri ve onları çepeçevre kuşatan cehennemin ne korkunç bir yer olduğunu hatırlatması emir ve tavsiye edilmektedir.
Seçkin ve övülmüş bir insani erdem olan adalet, yerilmiş ve reddedilmiş bir davranış olan zulüm ile ilgili özelde Hz. Peygamber´e genelde herkese davranış ve ifade yükümlüğü getiren bazı ayetlerin meallerini okuyucuların dikkat ve anlayışına sunuyorum;
“De ki: Rabbim adaleti emretti. Her secde ettiğinizde yüzlerininiz ona çevirin. Dini yalnız Allah´a has kılarak, O´na yalvarın. İlkin sizi yarattığı gibi yine ona döneceksiniz.” (A´raf, 7/29)
“De ki: Bizim işlediğimiz suçtan siz sorumlu değilsiniz; biz de sizin işlediğinizden sorumlu değiliz.” (Sebe, 34/25)
“Rablerinin rızasını isteyerek sabah akşam O´na yalvaranları huzurundan kovma. Herkesin sorumluğu kendine aittir. Onları kovup zalimlerden olma!” (En´âm, 6/52)
http://zuhurdergisi.com sitesinden alıntıdır