el-Bezzâr, Hz. Ali (Radıyallahû anh)'dan rivayetine göre ;şöyle demiştir: «Cenaze kabre varıp millet oturunca sen oturma, kabrin ucunda ayakta bekle, Kabre bırakılınca şöyle de: Allah'ın adıyla ve Resûlullah'ın milleti (dini) üzre (defn ediyoruz). Allah'ım, kulun sana vardı! Kendisine varılanların en hayırlısı sensin! Dünyayı arkada bıraktı. Gideceği yeri daha hayırlı kü. Zira sen şöyle demişsin. Allah'ın katındaki, iyilik yapanlara dünyadan daha hayırlıdır.»
Taberani ve Beyhaki «Şûab»da İbn-i Ömer (Radıyallahû anhü-ma) 'dan rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir:
Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) 'den işittim ki şöyle diyordu: «Sizden biri ölürse onu geciktirmekle hapis etmeyin. Kabrine acele yürüyün. Baş ucunda Fatihayı okuyun. Ayak ucunda da Bakara sûresinin son âyetlerini okuyun.»
Taberanî, Abdurrahman bin el-Ala bin el-Hallâc'dan istihraç ettiğine göre şöyle demiştir:
Babam bana dedi ki:
«Ey oğul! Beni kabre koyduğunuzda;
«Allah'ın adıyla ve ResûluIIah'ın milleti üzre defn ediyoruz» de, sonra toprakla üzerimi ört ve baş ucumda Fâtiha'yı, ayak ucumda da Bakara'nın son âyetlerini oku. Çünkü Allah'ın Resulünün böyle dediğini işittim.
İbn-i Ebi Şeybe, Katâde'den rivayet ettiğine göre; Enes (Radıyallahû anh), oğlunu defin edince şöyle dedi:
«Yâ Rabbi! Kabrini geniş kıl! Ruhuna göğün kapılarım aç. Onu dünyadaki evinden daha güzel bir eve sahip kıl.»
Saîd ibni Mansur, Enes (Radıyallahû anh)'den rivayetine göre; o ölüyü kabre bırakınca şöyle dermiş :
«Yâ Rab kabrini geniş eyle. Ruhunu semaya yükselt. Onu rahatla karşıla.»
İbni Mâce ve Beyhaki, «Sünen»inde İbn-i Müseyyib'den rivayet ettiklerine göre şöyle demiş
İbni Ömer'i kızının cenazesini kaldırırken gördüm. Onu kabre bırakınca şöyle dedi:
"Allah'ın adıyla ve Allah'ın yolunda defin ediyoruz." Kabri toprakla düzeltince de şöyle dedi:
«Ya Rab! Onu şeytandan ve kabir azabından koru." Kabir tam düzeltilince de kabrin kenarından ayağa kalkarak şöyle dedi:
«Yâ Rab! Kabrini geniş eyle ruhunu semaya yükselt ve rızana nail eyle." Sonra da:
«Ben Resûlullah'tan (sallallâhû aleyhi ve sellem) böyle işittim.» dedi.
İbn-i Ebi Şeybe, Mücâhid'den rivayet ettiğine göre O, cenazeleri kabre koyarken şöyle diyormuş:
"Yâ Rab! Bu kulundur. Sen bizden daha iyi onu bilirsin. Biz ise onun hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyoruz.
Onu oturtup suâle çekmişsin. Yâ Rab! Dünyada sahip olduğu müsbet sözlere aynen âhirette de sahip eyle, ona rahmet et ve Nebiy-yi Zişana kavuştur. Arkasından bizi dalalete götürme, onun ecrinden bizi mahrum eyleme..."
Hâkim–i Ürmizi demiş ki:
"Kabrin başinda durmak ve sualde güçlü olması için duâ etmek, ölüye namazdan sonra ikinci bir imdattır. Zira müminler için namaz, asker gibidir. Toplanıp Melikin kapısında ölüye şefaat dilerler, kabir üzerinde beklemek, ölüye sualde sebatı telkin etmek, o askerlere yardımdır."
İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman Yayınları: 188-192.