Ben Ebû Hüreyre miyim ki; Sû-i hıfzımdan şikâyet edip de Sana geleyim?
Ben Ebû Hüreyre miyim ki;
Sû-i hıfzımdan şikâyet edip de Sana geleyim?
Çıkarıp ridanı yayasın yere,
Boşaltasın üstüne mübarek avuçlarından,
Sonra da toplamasını emredesin,
O da toplasın.
Ve sonunda mucizen bereketiyle,
Senden duyduğunu hiç unutmasın.
Beş bin hadis ki,
Mübarek ağzınızdan döküldü
Şaşırmadan, teklemeden ve unutmadan,
Olduğu gibi bize nakletsin
YÂ RESÛLALLAH!
Yoksa Selmân-ı Fârisî miyim ki;
Ta İranlardan Senin gül kokunu,
Davetini duyma şerefine ereyim,
Boynumda bir zincirle Sana geleyim.
Hendek harbinde, hendek kazma
Fikrini Size vereyim.
Böylece ordu muzaffer olsun.
Bunu benimseyen sahâbîler;
“Selmân bizdendir,
Hayır, bizdendir” deyince;
“Selmân ne sizdendir, ne sizden…
Selmân minnâ, Selmân bizdendir
Hem de Ehl-i Beyt’tendir.”
Sırrına ereyim.