Fetâ; nefsinin işlerini tedbirden, malından ve evladından geçip hepsini, bütün varlığın sahibi yüce Allah'a hibe ve feda eden kimsedir. Aslında hibe ettiği şeyler kendisine ait değildir; onlar yüce Allah'ın olup şu âyette istenen yolda harcanmıştır: “Şüphesiz Allah, müminlerden, kendilerine cenneti..
Amr b. Abdullah el-Cühenî şöyle rivayet etmiştir: “Ali’yi (a.s) bir izâr ve bir ridâya bürünmüş oldu¬ğu halde elinde bir kamçıyla gördüm. Sanki bedevî bir Arâbîydi. Karâbîs çarşısına kadar geldi. Üç dirhemlik bir gömleğe sahip çıktı. Satıcı onu tanıyınca vazgeçti. Ondan bir şey almadı. Başka birisi..
Nefsini zilletle bilirsen, Rabbini izzet ile bilirsin. Nefsini yoklukla bilirsen, Rabbini varlıkla bilirsin. Nefsini fakirlikle bilirsen, Rabbini zenginlikle bilirsin...
-Buyrunuz Efendi!. Mahzenimin en leziz şarabıdır, sizin için ta Gürcistan'dan getirdim. İçip safalanınız...
Tasavvuf yoluna girmemekle beraber sûfîliğe ilgi ve sevgi duyana muhib/sempatizan denir. Bu yola kimi yeni girmiştir, henüz işin başındadır. Bunlara ‘mübtedî’ ve ‘ehl-i bidâyet’ denir...
Bir kimse, Allah'ı seveni görürse, kalbi ilâhî tecelliye kavuşur. İstidadı varsa, sır âlemi ile Hakk'a vasıl olur. Rabb’imizin varlığı görülür. ..
(Farz kılınan oruç) sayılı günlerdir. Sizden kim, (o günlerde) hasta veya seferde ise, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (oruç) tutar. (İhtiyarlığından veya tedâvisi mümkün olmayan bir hastalıktan dolayı) oruç tutmaya gücü yetmeyenlere, (her güne karşılık) bir yoksulu (sabah-akşam) doyuraca..
Akraba da olsa, zaruret olmadıkça, bir kabre, iki kişi gömülmez. Ancak ihtiyaç halinde bu caiz olur. Örneğin Bedir Savaşı'nda kefen bulunamadığı için bir kabre iki şehid gömülmüştür...
Hadis âlimleri, çok yüksek insanlardır. Râvîleri ile beraber, yüz bin hadîs-i şerîfi ezbere bilene "hâfız" denir.İki yüz bin hadîs-i şerîfi ezbere bilene "şeyhu'l-hadîs" denir. Üç yüz bin ezberleyene, "huccetü'l-İslâm" denir. ..
Allahu Teâlâ’ya (c.c.) sonsuz hamd ü senalar olsun. Sevgili Peygamberimize (s.a.s.) ve pak, temiz âl ve ashâbına salât ve selâm olsun. Bir Ramazan-ı Şerif ayını daha geride bırakıp, bayrama kavuşturulduk… Bunun için ne kadar şükretsek azdır… Oruçlar tutuldu, teravihler kılındı, şeytanlar bağlı oldu..
“Mutlak zikir kemâline masruftur.” fehvasınca, veli, kutup, gavs, keramet vb. kavramlar işitildiğinde akla ilk gelen isim şüphesiz Şeyh Abdülkadir Geylânî’dir. Zira İslâm tarihinde adı bu kavramlarla yan yana gelen en meşhur kişi odur. Onun için de sultanu’l-evliya, kutbu’l-a’zam, gavsu’l-azam, kutb..
1492’de, Sultan Bayezid-ı Velî devrinde, Galata sırtlarındaki Theodore Manastırı’nın harabeleri üzerinde yeni bir bina yükseldi: Galata Mevlevîhanesi...
Hazreti Musa: -Ya Rabbi! Bana cennetteki komşumu bildir, diye ilticada bulunmuştu. Hakk Teâlâ, Musa aleyhisselama:..
... “çocuklarla çocuklaşabilen”, bunu başarabilen ve diğer insanlara da tavsiye eden “Çocuğu olan onunla çocuklaşsın” hadisi.....
Bir gün Rasûlullâh (s.a.s) oturmuşken, birden azı dişleri görülecek şekilde güldüğünü gördük. Ömer: “Niçin gülüyorsun yâ Rasûlallâh? Anam babam sana feda olsun.”..