Bir müslümanın Kur’an’ın getirdiği hükümleri kabul edip, yine Kur’an’ın emrettiği dinimizin temel kaynağı olan sünnet, icma ve kıyası reddederek mezhebleri inkar etmesi oldukça şaşılacak bir şeydir.
Bütün hak mezhepler dinin temel esaslarında ittifak etmişler, ibadet ve muamelatta farklı içtihatlarda bulunmuşlar ve Müslümanlar da asırlar boyunca bu hak mezheplerden birine tabi olmuşlardır. Hatta 1400 seneden beri gelmiş geçmiş ilim ve irfan sahibi evliyalar, kutuplar, âlimler ve asfiyaların her biri içtihada heves etmeyerek bu hak mezheplerden birine bağlanmış, selamet ve saadetlerini o büyük imamların yolunda gitmekte görmüşlerdir. Hal böyle iken bir kısım bedbahtlar, Kur’an’ı kendi görüşleriyle yorumlayıp mezhepleri inkar etmiş, kendi rey ve düşüncelerini müctehidlerin görüşünden üstün görmüşlerdir.
Gaflet veya ihanetlerinden dolayı şer-i delilleri kabul etmeyip mezhebin zincirinden başlarını çıkaran bu bedbahtlar, maalesef müslümanların zihinlerini de fazlasıyla karıştırmışlardır.
İşte bu eserde:
Niçin bir mezhebe tabi olmak gerektiğini
Mezheplerin arasındaki ihtilafın sebeplerini
İctihadın ne olduğunu
Müctehidlerin tabakalarını
Ve mezheplerle alakalı pek çok sorunun cevabını bulacaksınız.
Maksadımız: Müslümanları tehdit eden bu mezhepsizlik hastalığına bir set çekmek bu hastalıkla yaralanmış gönüllere bir derman ulaştırmak ve bu mezhep imamlarının yolunu terk edip mezhepsizliğe davet eden bedbahtların ne kadar yanlış bir yolda olduklarını akıl ve vicdan sahiplerine göstermektir. Yardım ve inayet Allah’tandır.
Bir mezhebe bağlanmanın mutlak gerekli olduğuna ve bunun ilahi bir emir olduğuna ait deliller ile eserimize başlıyoruz. Bu delilleri, akli deliller ve nakli deliller olarak iki başlıkta inceleyeceğiz.