İslam’a göre, bir kimsenin vahiy alan bir peygamber olabilmesi için hiç de mucize göstermesi gerekmez. Zira bir kimse peygamber bile olsa, her şey insana değil Allah’a bağlıdır ve onun emriyle meydana gelmektedir.
Zaman zaman Rasûlullâh (s.a.s) ile müşrikler arasında tartışmalar oluyordu. Bir gün işi biraz fazla ileri götürüp, kendisinden eğer gerçekten Allah’ın Elçisi ise, ayı ikiye bölmesini istediler.
İslam’a göre, bir kimsenin vahiy alan bir peygamber olabilmesi için hiç de mucize göstermesi gerekmez. Zira bir kimse peygamber bile olsa, her şey insana değil Allah’a bağlıdır ve onun emriyle meydana gelmektedir. Bununla birlikte, bütün insanlık tarihi içerisinde zühd ve takvâ sahibi insanlara mucize ya da kerametler yakıştırılmıştır. Bu durumda Rasûl-i Ekrem (s.a.s) Efendimizin hayatında da bu tür şeylerin olması şaşırtıcı değildir.
Rivayetlere göre; Rasûlullâh (s.a.s) yukarıda sözü edilen tartışmadan sonra, aya işaret etmiş ve onu ikiye ayırmıştır. Kısa bir süre sonra, her iki parça birleşip önceki halini almıştır. Bu olaya tanık olan kimileri İslam’ı kabul ederken, bazıları da bu olayda O’nu (s.a.s) sihirbazlıkla itham etmişlerdir.(1)