Muridan
Hz. Eyyûb'un Zühdü, Ahmed b. Hanbel

Hz. Eyyûb'un Zühdü, Ahmed b. Hanbel

233. "Eyyûb'un (a.s) başına musibet gelince, birisini ashabına gönderdi ve 'Biliyor musunuz? Bu başıma gelen neden gelmiştir?' diye sordu.

 226. Cerîr b. Hazım, Abdullah b. Ubeyd b. Umeyr'in şöyle de­diğine şahid olduğunu haber veriyor: "Eyyûb (a.s)'un iki tane erkek kardeşi vardı. Bir gün onun yanına geldiler. Orada bir kokuya te­sadüf ettiler ve 'Eğer Allah, Eyyûb'de bir hayır görseydi, bu hallere düşmezdi' dediler. Eyyûb (a.s), kendisine bundan daha ağır gelecek birşey işitmemişti. (Ellerini açıp) 'Allah’ım! Ben bir açın yerini bil­diğim halde, benim bir gece olsun tok yatmadığımı biliyorsan, beni tasdik et!' diye yalvarmış ve Allah tararından tasdik edilmiştir. İki kardeşi de bunu işitmişlerdir. Yine o, 'Allah’ım! Ben bir çıplağın ye­rini bildiğim halde, asla gömlek giymediğimi biliyorsan, beni tas­dik et' diye yakarmış ve Allah tarafından tasdik edilmiştir. Kar­deşleri de bunu duymuşlar. Daha sonra da secdeye kapanıp 'Ey Al­lah'ım! Başıma geleni benden alıp götürmeden (beni iyileştirme­den) kafamı kaldırmayacağım' demiş ve Allah Teâlâ da onu derhal iyileştirmiştir." (Râvîler, Yezîd'in bir seferindeki; 'Eğer Eyyûb'un Allah katında bir hayrı olsaydı, başına bütün bunlar gelmezdi,' sö­zünü tekrarlamışlardır.)

 227. Gavs b. Câbir, Ukayl'dan şu sözünü işittiğini haber ver­miştir: "Vehb b. Münebbih'e 'Eyyûb (a.s)'un şeriatı ne idi?' diye so­rulmuş. O da 'Tevhid ve insanların arasım düzeltmekten ibaretti' cevabını vermiş. Onlardan biri Allah'tan birşey isteyecekleri vakit, secdeye kapanır ve ne ihtiyacı varsa, onu Allah'tan talep ederdi. Yine Vehb'e 'Eyyûb (a.s)'un ne kadar malı vardı?' denilmiş. O 'Üç-bin dönüm' cevabını vermiş. 'Her bir dönümde bir köle, her kölenin yanında bir câriye ve her câriye ile beraber ikişer merkeb ve bun­lara ilaveten ondört bin koyunu vardı. Hiçbir misafiri evinin dışın­da gecelemediği gibi, hiçbir yemeğini de beraberinde bir fakir ol­madan yemezdi' demiştir."

 228. Abdullah b. Amr b. Âs'dan (r.a), "Bir insan, ticaret yapma­dan yer içerse, hem azar ve hem de isyan eder" dediği rivayet edil­miştir.

 229. İmran Vehb b. Münebbih'in; "Eyyûb (a.s) mübtela olduğu hastalığı yedi sene çekmiştir" dediğine şahit olduğunu rivayet et­miştir.

 230.  Süleyman et-Teymî: "Eyyûb, köyünün kilisesinde yedi se­ne kaldı" demiştir.

 231. Vehb b. Münebbih, babasından naklen şunu haber ver­miştir: "İbn Abbas ile beraberdik. Sehmoğullannm kapısı Önünde bir grubun münakaşa ettikleri söylendi. Öyle zannediyorum ki, ka­der konusuydu. İbn Abbas onların yanına gitmek için doğruldu, kalktı. Bastonunu İkrime'ye verdi. Bir elini onun üzerine diğerini de Tâvûs'un üzerine koyarak (yola koyuldu). Münakaşa edenlerin yanma vardığı vakit ona yer araladılar ve 'Hoşgeldin' dediler. Fa­kat o oturmadı ve 'Ey Vehb, genç nasıl' demişti? diye sordu. O da şöyle cevap verdi 'Genç, Allah'ın azamet ve celaletini hissetmişti. İnsanın dilimi bağlayıp kopartan, kalbindeki umutlan kıran ölü­mü andı ve (Ey Eyyûb! Ne bir rahatsızlıkları ve ne de dilsizlikleri olmadığı halde Allah korkusunun kendilerini susturduğu, Rahmanın has kulları olduğunu bilmez misin? Onların içerisinde Allah'ı ve Onun azametli günlerini bilen, edib, fasih ve hatib kim­seler vardır. Şu kadarı var ki, onlar Allah'ı andıkları vakit, Allah'ı tazim ve teşbih için dilleri tutulur, kalpleri kırılır ve akılları başla­rından gider. Bu hal kendilerinden geçip de, ayıldıkları vakit, te­miz amellerle Allah'a kulluğa devam ederler. Akıllı ve kuvvetli kimseler oldukları halde, kendilerini ifratta olanlardan, zalim ve hatalı insanlardan addederler. Oysa onlar çok nezih ve temiz in­sanlardır. Şurası var ki, Allah'a karşı ne kadar çok amel etseler onu yeterli görmezler az bir amele de razı kalmazlar. Yaptıkları ameller sebebi ile de O'na karşı böbürlenmezler. Her nerede karşı­laşırsan karşılaş, onların devamlı bir Allah korkusu, ürperti ve haşyet içerisinde olduklarını görürsün.' Daha sonra, İbn Abbas oradakilerden ayrıldı ve eski yerine döndü."

 232. Nevf el-Bekâlî'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: "İsrailoğullarından bir grup, Eyyûb (a.s)'un yanîna uğramışlar ve 'Başına ne gelmişse mutlaka işlediği çok büyük bir günah yüzünden gel­miştir,' demişler. Eyyûb (a.s), bunu işitmiş ve o esnada 'Başıma bu dert geldi, sen merhametlilerin en merhametlisisin' diye dua et­miş. Râvi diyor ki: 'O daha önce dua etmezdi.'"

 233. İbn Uyeyne'den şöyle dediği rivayet edilmiştir; "Eyyûb'un (a.s) başına musibet gelince, birisini ashabına gönderdi ve 'Biliyor musunuz? Bu başıma gelen neden gelmiştir?' diye sordu. Onlar da, 'Biz senin bu halinin neden olduğu hakkında açıkça bir şey bilmiyoruz, ama sen bizim bilmediğimiz bir taraf var da onu saklıyorsan orasını bilemeyiz' demişler ve yanından kalkıp gitmişler. Yolda ilmi kendilerinden daha az olan birisiyle karşılaşmışlar. O adam on­lara 'Allah'ın peygamberi sizi ne için çağırmış?' diye sormuş. Onlar da sebebini söylemişler. O 'Ben, gidip kendisine bütün bunların ni­ye başına geldiğini söyleyeyim' demiş ve Eyyûb'un (a.s) yanına git­miş. Onun da kendisine sorması üzerine 'Sen bir şey içtin ve ondan dolayı Allah'a şükretmedin; var bak, bir gölgelikte gölgelendin de, bu yüzden Allah'ın nimetine şükretmedin! (işte başına gelenler bu sebeplerden dolayı gelmiştir) demiş."

 234.  Bekr diyor ki: "Allah Teâlâ Eyyûb'u (a.s) affettiği zaman üzerine altından çekirge yağdırmış, o da hemen toplamaya başla­mıştır. O sırada bir ses “Ey Eyyûb! Seni ben zengin kılmadım mı? Hâlâ doymadın mı?' diye seslenmiş. O da 'Senin fazlına kim doyar, ya Rabbf cevabını vermiştir."

 235. Ebû'l-Âliye demiştir ki: "Muhammed’in (a.s) ashabı bana 'Ey Ebû'l-Âliye, Azîz ve Celîl olan Allah'tan başkası için amel etme ki, Allah seni kendisine ulaştırsın' dediler."

 236. Abdullah b. Ebû Zekeriyâ: "Duyduğuma göre, bir adam işlediği amelinde gösteriş yaptığı takdirde, daha önceki yaptıkları da boşa gider" demiştir.

 237. Seleme b. Kuheyl'den Cündüb'ün (r.a) şu sözünü işittiği rivayet edilmiştir: "Rasûlullâh (a.s): 'Kim yaptığı işleri başkalarına duyurmak, ya da gösterişte bulunmak isterse, Allah da ona misli ile mukabelede bulunur' demiştir."

 238. Abdullah İbn Amr şöyle bir rivayette bulunmuştur: "Kim yaptığı işleri insanlara duyurursa, Allah onu mahlûkâtınm işiten­lerine duyurur. Onu hakîr ve zelîl kılar." İbn Ömer, bu sözü ondan dinlemiş ve ağlamıştır.

 239. Kays'tan Hz. Ömer'in (r.a): "Kim yaptığı işleri başkalarına duyurursa, Allah da ona misli ile mukabelede bulunur" dediği rivayet edilmiştir.

 240. Mis'ar b. Kidâm ismini belirtmediği bir şeyhten şöyle rivayette bulunmuştur: "Câbir (r.a) ve Ömer'in (r.a) şöyle dedikleri­ni işittim; onlardan biri: 'Rasûlullâh (a.s) konuşmasında acele et­mez, ağır ağır konuşurdu' dedi. Diğeri de; 'Hutbede gösteriş yapan bir adam, susuncaya kadar Allah'ın gazabını celbetmeye devam eder' dedi."

 241. Ebû Hureyre (r.a)'den, Rasûlullâh’ın (s.a.s): "Nice oruç tu­tanlar vardır ki, oruçlarında sadece açlıkları ve nice gece namaza kalkanlar vardır ki, kıyamlarında sadece uykusuzlukları, yanlarına kâr kalır" dediği rivayet edilmiştir.

 242. Ebû Hureyre’den (r.a) Rasûlullah'ın (s.a.s): "Kim cehaleti, çirkin sözleri ve kötü amelleri terk etmezse, Allah'ın onun yiyip iç­mesini bırakmasına ihtiyacı yoktur" dediği rivayet edilmiştir.

 243. Ebû Hureyre (r.a) Rasûlullâh (s.a.s)'m Rabbinden naklen şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Ben kendisine ortak koşulanların en hayırhsıyım. Kim bir iş yapar da, o işte başkasını bana ortak ederse, ben ondan beriyim; o ortak koştuğunun olsun.

 244. Enes b. Mâlik (r.a) Rasûlullâh’ın (s.a.s) şöyle dediğini haber vermiştir: "Mi'râc gecesi bir kavme uğradım, ellerinde ateşten ma­kaslar vardı ve dudaklarını parçalıyorlardı. 'Kim bunlar?' dedim. 'Bunlar yeryüzünde kitabı okudukları halde, insanlara va'z u nasi­hat edip, iyiliği emreden, kendilerini unutan kimselerdir. Hiç akıl­larını kullanmıyorlar mı?' denildi."   

 245. Ebû Zer (r.a)'den şöyle rivayet olunmuştur: "Rasûlullâh: 'Kim Allah'tan korkarsa Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder.” âyetini okumaya başladı ve nihayet bitirdi. Sonra (bana dönüp), "Ey Ebû Zerr! Eğer bütün insanlar bu âyete yapışsaydı, onlara yeterdi." dedi ve arkasından bana aynı âyeti tekrar tekrar, uykusu gelinceye kadar okudu.

 246. Abdurrahman b. Zeyd'den İbn Ömer'in şöyle dedi­ğini işittiği rivayet edilmiştir: "Rasûlullâh (s.a.s): 'Kim kıyamet gü­nüne bakmak istiyorsa, Allah Teâlâ'nın 'Güneş katlanıp dürüldüğü zaman (diye başlayan) Tekvîr sûresini okusun' demiştir.

 247. İbn Abbas'tan şöyle rivayet olunmuştur: "Rasûlullâh bir kişiye yöneldi ve Muhammed'in canı elinde olan Allah'a yemin ederim ki, birisinin Allah yolunda infak ederek Muhammed'in eh­line bir altın bırakması ve ben Öldüğüm vakit de ondan elde etti­ğim iki dinar geriye bırakmam hoşlanacağım bir şey değildir. An­cak borcum için ayırmam ayrı bir durumdur, dedi." İbn Abbas di­yor ki: "Öldüğü vakit geriye ne dinar, ne dirhem, ne köle ve ne de câriye bıraktı. Yalnızca üç ölçek arpaya karşılık bir yahudiye rehin bıraktığı zırhı ondan geriye kalmıştır."

 248. Saîd b. Yezîd, bir adamın Rasûlullâh'a (s.a.s) "Bana tavsi­yede bulun yâ Resûlâllah!" dediğini, onun da 'Kavmin içerisindeki salih bir kimseden hayâ ettiğin gibi, Allah'tan da haya etmeni sa­na tavsiye ediyorum' dediğini rivayet etmiştir.

 249. Hafs b. Asım diyor ki: "Rasûlullâh (s.a.s): 'Kişiye yalan olarak (râvîlerden Gunder vebal olarak diyor) her işittiğini söyle­mesi yeter.' buyurmuştur."

 250. A'meş, Ebû Salih'in Rasûlullâh’ın (s.a.s) ashabından bir zâtın şöyle dediğine şahit olduğunu rivayet ediyor: "Bir adam Rasûlullâh'a (s.a.s) gelip, 'Beni cennete ulaştıracak az bir amel söyle ki, belki onu akledebilirim' demiş. Rasûlullâh da (s.a.s) 'Öfkelenme' cevabını vermiştir."

 251. Enes b. Mâlik (r.a), "Rasûlullâh'ın (s.a.s) 'Kişi acele etmedi­ği müddetçe hayır üzeredir' buyurduğunu, oradakilerin 'Nasıl ace­le eder ki?' diye sormaları üzerine de, 'Rabbime dua ettim, ama duama icabette bulunmadı' der" buyurduğunu haber vermiştir.

 252.  Ma'kıl b. Yesâr, Rasûlullâh'in (s.a.s), 'Kargaşanın çok ol­duğu zamanda ibadet etmek, sanki bana hicret etmek gibi (değerli­dir/ dediğini haber vermiştir.

 253. Ebû Hureyre (r.a), Rasûlullâh'in (s.a.s), "Allah (c.c) sizin ne şekillerinize ve ne de mallarınıza bakar. O ancak sizin amellerini­ze ve kalplerinize bakar" dediğini rivayet etmiştir.

 

 Ahmed b. Hanbel, Kitâbü’z-Zühd, II. Bölüm

 

Top