Zünnun-i Mısrî Hazretleri anlatıyor: “Nil Nehri kenarında bulunuyordum. Bir de baktım ki kocaman bir akrep geliyor. Çok korktum. Onu öldürmek istedim. Baktım ki bana doğru gelmiyor. Takip ettim.
Suyun kenarına kadar geldi. O sırada sudan bir kurbağa çıktı. Akrebi sırtına aldı, karşıya geçirdi. Ben de onları takip ediyordum. Karşıda akrep kurbağanın sırtından indi. İlerde, bir ağacın altında yatan ve mışıl mışıl uyuyan bir gence doğru yöneldi. Genç tanıdığım, günah işlemekle vakit geçiren âsi birisiydi. Kendi kendime "Allah Allah, demek ki bu akrep karşıdan bu genci zehirlemek için buraya geldi" diye düşündüm. Akrebi öldürmek istedim. Bu sırada kocaman bir yılanın da uyuyan gence doğru geldiğini gördüm. İyice şaşırmıştım. Genci zehirleyecekti. Akrep yılana doğru yöneldi. Kafasının üzerine çıktı. Kafası üzerinden yılanı sokmaya başladı. Öldürünceye kadar yılanı soktu. Yılan öldükten sonra tekrar geldiği yere yöneldi. Kurbağa, kenarda onu bekliyordu. Akrebi sırtına aldı, karşıya geçirdi.
Demek ki akrep o genci sokmak için değil, yılandan onu korumak için gelmişti. Daha doğrusu onun için vazifelendirilmişti. Buna çok hayret ettim. Uyuyan genci uyandırıp hadiseyi anlattım. O da hadisenin çok tesiri altında kalmıştı. Ondan sonra tevbe etti ve bir daha kötülük işlemedi. Hep iyi insanlarla beraber ve iyi ameller işlemekle meşgul oldu.