Mekke’nin fethi günü Resûlullâh anahtarı aldı. Kime isterse verebilirdi. Sonra bana iade etti. Verirken de: “Ey Ebû Talhaoğulları, emaneti -sürekli, olarak sizde olmak üzere- işte alınız! Bu emaneti, bu hakkı, sizden kimse alamaz, meğerki zalim ola!” buyurdu.
Hz. Peygamber (s.a.v.) henüz fetih hutbesini irad buyurmadan evvel Kâbe’nin anahtarlarını, Osman b. Talha’ya vererek Kâbe kapısını açmasını söylemişti. Bu durum çok önceleri Resûlullâh’ın söylediği bir sözün ortaya çıkması idi. Olayı, Osman b. Talha şöyle anlatıyor:
“Câhiliye devrinde biz Kâbe’yi pazartesi, perşembe günleri açardık. Bir ziyaret günü Resûlullâh da geldi, halk ile beraber Kâbe’ye girmek istedi. Her nasılsa ben yoğunluk (kabalık) ettim. Resûlullâh, yumuşakça ve sükûnetle bana:
“Ey Osman, yakın bir zamanda bu anahtarı sen benim elimde nereye istersen koyabileceğim bir durumda, göreceğini ümit ederim!” buyurdu.
Mekke’nin fethi günü Resûlullâh anahtarı aldı. Kime isterse verebilirdi. Sonra bana iade etti. Verirken de:
“Ey Ebû Talhaoğulları, emaneti -sürekli, olarak sizde olmak üzere- işte alınız! Bu emaneti, bu hakkı, sizden kimse alamaz, meğerki zalim ola!” buyurdu.
Anahtarı alıp giderken Resûlullâh beni çağırdı. Dönüp geldiğimde Resûlullâh:
“Ey Osman, vaktiyle sana söylediğim söz gerçekleşmedi mi?” buyurdu. Hicretten evvel söylediği sözünü hatırlayarak:
“Evet gerçekleşti, şehâdet ederim ki, sen Allah’ın Resûlüsün!” dedim. (Tecrîd-i Sarîh, X, 314 vd.)