Hocamız sohbetinde Sahabeden Hz. Harise Efendimizin ibret verici kıssasını anlatıyorlar ve Canab-ı Hakka yaklaşmada zikrullahın önemine vurgu yapıyorlar...
Efendimiz (sav) bir gün, ileride Bedrin ilk şehitlerinden biri olacak, Enes bin Malik’in halası Rubeyyi binti Nadr’ın oğlu Haris bin Süraka’ya “Bu gece nasıl sabahladın?” diye soracaktı. Haris Bedir’de şehadet şerbetini içtiği zaman sadece 18 yaşında idi, dolayısı ile Efendimiz bu soruyu Haris’e sorduğu zaman o, 17–18 yaşlarında gençliğinin zirvelerinde olan bir delikanlıydı. Yiğit bir ananın, yiğit bir oğlu olan Haris, Efendimiz’in; “Bu gece nasıl sabahladın?” sorusuna muhatap olunca, hiç düşünmeden şöyle cevap vermişti: “Ya Resulullah! Gerçek bir iman sahibi olarak sabahladım.” Tereddütsüz ve kendinden bu kadar emin bir cevap karşısında Efendimiz, Mu’âz’a dediği gibi; “Her iddianın bir hakikati olmalıdır. Senin imanın hakikati nedir?” diye sordu. Haris dedi ki: “Ya Resulullah! Gündüzümü oruçla, gecemi kıyamla geçirdim. Şu anda öyle bir ruh haleti içindeyim ki, Cennet ehlinin ve cehennem ehlinin birbirleri ile konuşmalarını duyuyor ve sanki Rabbimin arşını ellerimle tutar gibi oluyorum.”
Efendimiz (sav) böyle bir cevap karşısında oldukça etkilendi ve karşısında duran Haris’e dedi ki: “Sen öyle bir insansın ki, tepeden tırnağa iman kesilmişsin.” Haris o gün imanını Efendimiz’in (sav) lisanı ile tescil ettiriyor, böyle önemli bir müjdenin sahibi oluyordu.