Fatih Sultan Mehmed’in büyük velî Ebu'l-Vefa hazretlerine karşı hususi bir sevgisi vardır. Günün birinde dayanamaz, Ebu'l-Vefa hazretlerinin dergahına gider. Ancak Ebu'l-Vefa Hazretleri “Hayır!” der, “Görüşmesek daha iyi!”
Muammayı çözemezler.
Koca Sultan yüzgeri giderken, mübârek hıçkırmaktadır. Bir hüzündür çöker mekâna. Talebeleri muammayı çözemezler. Sıradan Rumların bile kıymet verilip, buyur edildiği bir tekkenin kapısı cihan padişahına neden açılmaz?
Nitekim içlerinden biri dayanamaz.
“Bağışlayın ama efendim” der,
“Hem hünkârı üzdünüz, hem kendiniz üzüldünüz. Bunun bir hikmeti olsa gerek?”
Mübârek “Doğru söylüyorsun” der,
“Ama aramızdaki muhabbet vazifelerimizi unutturacak kadar fazla. Eğer o, sohbetin tadını alırsa sarayda duramaz. Korkarım tacı tahtı bırakır, dervişliğe kalkışır.”