Cenab-ı Allah, Ümmet-i Muhammed´e uyanışlar nasip ve müyesser eylesin.
Çok aziz dinleyici kardeşlerim,
Allah celle ve alâ hazretlerinin lütfu keremiyle Kubbet’ül Hadra, Kubbet’ül Sahra isimleri muddefik olan ve Hazreti Süleyman Peygamberin inşa ettirdiği, yaptırdığı ve sonraları da buralarda özellikle Peygamberimizden sonra gelen devlet kurmuş olan kişilerin himmetleriyle gayretleriyle güzel güzel eserler meydana getirilmiş, süslenmiş, canlandırılmış bu mübarek mekânda bulunuyoruz. Ama şunu baştan da söylemek lazım ki, bu güzel mekânlarda en güzel hizmetleri yapan Osmanlılar oldu. Müzeleri gezdik. Kur’an-ı Kerim’in yazıldığı müzeleri gezdik. Orada tabi kapı boyları, eski kapılar, boyları belki üç dört metreyi bulan kapılar müzeye konulmuş. Onları gördük. Ve bana ifade ettiklerine göre, herhalde bilmiyorum ama bir devenin üzerine ancak vurulacak şekilde büyük yemek kazanları gördük. Tabi kitabeleri var ama ben yanında ziyaret eden Müslüman bir milleti belki Filistin’dir belki başka bir Müslüman devletlerden olduğunu sandığım yanında hanımı da var. Ben ona sordum. ‘Bu kazanlar kimindir?diye sorduğum zaman ‘Orda yazılıyor Kanuni’nindir, dedi.’ diyor. Kanuni’nin yaptırdığı kazanlar, ordusundan geriye kalmış olan kazanlardır diye ifade ettiler. Kanuni ben deyince Kanuni Sultan Süleyman´ı mı kastediyorsunuz.’ dedim. ‘Evet’ dedi.
Yani burada yaptırdıkları hizmetler Osmanlıların hakikaten, Allah onlara gani gani rahmet eylesin, çok olmuştur. Buraların bakımı yürütülmesi Osmanlı döneminde daha başka olmuştur. Tabi o hatıraları anlatmak üç dört günlük ziyaret esnasında birikimle olmaz. Olmuyor. Çok yerleri ziyaret ettik. Belki ziyaret mekânlarından yaklaşık belki elli, atmış belki yüz tane olmuştur. Daha ziyaret etmekle bitmiyor. Sadece her ziyaret yerinde bir dakika, iki dakika hasretmiş olsak toplu halde olunca da tabi bu kadar derlenmek toplanmak yok. On dakika on beş dakika diye yaptığımız ziyaretle kısıtlanan yerleri bazen bir saatte ancak toparlanabiliyoruz. Çünkü gelen ziyaretçi arkadaşlardan ondan sonra resim çekiyorlar. Öğrenmek istiyorlar. Bazen yavaş hareket ediyorlar. Bundan dolayı gecikmeler oluyor. Ama söylediğim gibi hizmeti itibariyle özelikle Müslüman devletler içerisinde Osmanlıların hakikaten hizmeti buraya çok geçmiştir. O taşları camiinin veyahut ta başka yerlerde çeşmelerin ön kısımlarını, camilerin büyük portal kısımlarını öyle taş işlemeciliği ile işlemişleri ki hayret edersin. Kalıntılarını gördüm. Bazı yerlerde parçalanmış. Kırılmış. Oralardan kurtarılarak buraya getirilmiş. Çok dönemler oldu burada harpler, darpler olması sebebiyle. Özellikle Yahudilerin o mel’un milletin düşmanlıkları sebebiyle yıkım yapılmıştır. Osmanlıları öyle böyle ortadan kaldırmak isteyip de Osmanlının yıkılışına sebep olduktan sonra burada tabiki ne olmuştur? Burada istenen huzur temin edilmiş olmadı, olamadı. Bu itibarla hakikaten sabahki konuşmamda da "...بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ اٰيَاتِنَاؕ ‘Onun etrafını Biz mübarek kıldık.’ Peygamberimizin miraç yolculuğu esnasında böyle buyruluyor. Ayetlerimizi, ayet dediğimiz zaman Kur’an’ın ayetleri manasına geliyor da, ayet yüksek yer. Arapça bir kelime. Tabi ayet denildiği zaman birkaç manası var. Kur’an-ı Kerim’deki ayetlere tahsis edilmiştir. Ama ayet görülmeye değer yüksek yerler, mümtaz mekânlar anlamına da gelmektedir. Onun üzerinde durmak istemiyorum. Ama buranın bir mübarekliği var. Hatta ve hatta öyle deniliyor ki mahşer de bu mekânlarda kurulacaktır. Allahu Âlem. Her şeyin iyisini Cenâb-ı Mevla bilir.
Evet o bakımdan söz sahibi olan devletler burayı gözleri gibi korumuşlar. Hiçbir gayri Müslim olan, inançları İslam’ın dışında olanlara zulmetmemişler. Kötülük yapmamışlar. İbadetlerine kısıtlama getirmemişler. Ama görüyoruz ki tam değişik bir durum şu anda mevcuttur. Hakimiyet Osmanlılardan alındıktan sonra ‘Ahh nerdesin el-Osmaniyyun. Nerede Osmanlılar?’ deniliyor. Yana yakıla aranıyor. Özellikle bu ziyaretim esnasında Çarşamba zannediyorum namazdan sonra birisi çıktı ortaya. Orada heyecanlı bir konuşma yaptı güzel insan, uzun sakallı. Oradaki ifadelerinden Filistinlilerin durumundan acı acı bahsetti. ‘Neredesiniz, neredesiniz?’ Arapça konuşuyor tabi. Tabi beş dakika devam etti mi etmedi mi bilmiyorum. Yani o kadar bir konuşma yaptı. Çekiniyorlar. Burada geçtiğimiz yerlerde, şu an gelirken İsrail askerleri etrafımıza, buraya gelirken çevirmişler. En az beş altı tane asker genel olarak soruyor geçerken Türki... Türkiye’den denildiği zaman tabi bir şey demiyorlar. Ama soruyorlar bunu. Geçtiğimiz bazı noktalarda kontrol altına almışlar. Onların hâkimiyeti altında gibi. Çok acı geliyor insana. Ama diyelim ki burada yaşayan diğer Müslüman kardeşlerin hâkimiyeti, gerçek mülk sahibi onlar oldukları halde hâkimiyeti çok fazla yok. İstedikleri zaman tutukluyorlar tek tek. İbret vesilesidir. Şu anda da, Kur’an okunduğu için sıhhatli bir konuşma yapmam belki mümkün olmayabilir. Ama imkânı olan arkadaşların da gelip burada ziyaret etmelerini isterim.
Cenab-ı Allah Ümmet-i Muhammet´e uyanışlar nasip ve müyesser eylesin diyorum.
Velhamdulillahi Rabbil Alemin.
Abdullah DEMİRCİOĞLU Hocaefendi/15.07.2022 Kubbet’üs Sahra