S a h v: Gaybet hâlinin nihayete ermesinden sonra his ve şuur hâline dönüştür. Sekr ise kuvvetli bir varidin tesiri ile gaybet hâline geçiştir.
Sekr, bir bakıma gaybet hâlinden daha fazla ve daha kuvvetli bir hâldir. Çünkü bazen sekr sahibi sekr hâlinde tam ve mükemmel bir mertebede olmadığı zaman bast hâlinde bulunur. Bazen sekr halinde (sekr tam olduğu için) eşyayı hatırlama hâli kalbinden zail olur. Varidin kendisini mükemmel bir şekilde istilâ etmediği mütesâkir (irâdesi ile sekre gelen) in durumu budur. Bu takdirde sûiide (zayıf da olsa, şuur ve) his hâlinin bulunması caizdir.(Bu durumda gaybet sekrden kuvvetli olur).
Bazen sekr hâli gaybet hâlinden daha fazla ve daha kuvvetli olur. Bazen-gaybet sahibi gaybetinde, sekr sahibinden daha tam olur. Sekr hâlinde mükemmel bir mertebeye ulaşmamış olan mütesâkire nazaran gaybet sahibinin durumu budur.
Rağbet ve rehbet (îstek ve endişe) nin gereği, havf ve recâ (korku ve ümit) in icabı olarak kalbe gâlib ve arız olan hâller sebebiyle gaybet, âbid (ve mübtedi) ler için bahiskonusu olur. Sekr ise sadece vecd sahipleri için bahiskonusu olur. Kul, cemâl vasfı ile mükâşefe hâline erdirildi mi (yani sûfî cemâl tecellisini ve kemâl sıfatlarını temaşa etti mi) sekr hasıl olur, ruh neşelenir, kalp aşk hislerine gark olur.
(Îlâhi cemâli temaşa halindeki sekri anlatmak için) şu şiiri okurlar:
“(Hakk Teâlâ der ki: Ey kulum): hitabımı dinlerken sahv hâlinde olman vuslatın ta kendisidir. Beni temaşa ederken sekr hâline geçmen sana (aşk) şarabını mubah kılmada... Bu şekirdeki şarabın sakisi de, içicisi de bıkmaz. (Güzelliğini) temaşa etmenin meydana
Sekr veya sükr, sarhoş olmak, içki içerek kendinden geçmek, mest olmak; Sahv, ayılmak, ayıklık hali, şuur ve idrâk haline dönme, ifâkat getirdiği mahmurluk; aklı sarhoş ve insanı mest eden bir kadehtir.” Şu şiir bu makamda okunur:
“Meclis ehli kadehin dönmesinden (içmekten), ben ise kadehi döndürenden (kadehi döndürenin güzelliğini seyretmekten) sermest oldum.”
Şu şiir de bu gibi hallerde okunur:
“Benim iki nevi sarhoşluğum var (biri sevgilimin bana ihsanda bulunması ve beni nimeti ile sarhoş etmesi, diğeri onun cemâlini ve kemâlini temaşa ederek sarhoş olmam). Arkadaşlarımın sarhoşluğu ise bir nevidir. İki nevi sarhoşluktan biri sadece bana mahsustur.”
Şu şiir de bu makamda okunur:
“İki nevi sarhoşluk var: Biri sevgilinin ihsan ve nimetine nail olmaktan, diğeri, sevgilinin güzelliğini temaşa etmekten ileri gelmekte. Şu halde iki nevi sarhoşlukla mest olan bir yiğit ne zaman ayılacaktır?” (Sahv hâlinde ihsan ile, sekr hâlinde cemâlini temaşa ile mesttir).
Sahv hâlinin sekr hâline göre olduğunu bilmek lâzımdır. Sekri Hakk ile olanın sahvı da Hakk ile olur. Sekri nefsâni hazlarla karışık olanın, sahvı da bu nevi hazlarla birlikte bulunur. Sahv hâlinde Hakk üzere olan, sekr hâlinde ilâhî bir muhafaza altında bulundurulur. Sahv ve sekr hâlleri (Cem‘ hâline değil) tefrika hâline işaret ederler.
Hakikat sultanından (ve ilâhi tecellilerden) alâmetler zuhur edince mahv ve kahr olmak kulun sıfatı haline gelir.
Şu şiiri bu manada okurlar:
“Sabah, şarap kadehi üzerine doğunca sarhoş ile ayık eşit olur” ilâhî tecellilerin zuhuru anında herkes yok olmada eşit olur).
Allah Teâlâ buyurur ki: “Rabbı dağa tecelli edince onu yerle bir etti ve Musa kendinden geçerek yere düştü” (A’raf, 7/143). Bu tecelli karşısında, Hz. Musa kadri ve şanı yüce bir Resul iken, kendinden geçerek yere düşmüş, dağ katılığına ve kuvvetine rağmen, parçalanarak yerle bir olmuştu.
Kul, sekr hâlinde hâl şahidi iledir (manevî bir hâl ile huzur-i ilâhidedir). Sahv hâlinde ilim şahidi iledir (şeriat ilmine göre şuurlu olarak hareket eder). Ancak sekr hâlinde kendi zorlaması ve gayreti ile değil, (Allah tarafından) hıfz edilmiştir. Sahv hâlinde ise kendi irâdesi ve tasarrufu ile korunmaya çalışmaktadır. Sahv ve sükr hâli zevk (tatma) ve şirb (içme) hâlinden sonra gelir.
Kuşeyrî Risâlesi