Muridan
Meşhûr Sûfîler - Sehl b. Abdullah

Meşhûr Sûfîler - Sehl b. Abdullah

Sehl diyor ki: “Daha üç yaşımda iken kalkar ve sabaha kadar uyumayan dayım Muhammed b. Süvâr’ın nasıl namaz kıldığına bakardım. Dayım bana, git, uyu, çünkü kalbimi meşgul ediyorsun, derdi.”

 Sûfilerden Ebu Muhammed Sehl b. Abdullah, verâ ve muamele sahalarında sûfiler zümresinin zamanında benzeri bulunmayan imamlarındandır. Birçok kerametleri vardı. Hacca gittiği sene Mekke’de Zunnûn Mısri ile görüşmüştü.

 Sehl diyor ki:

 “Daha üç yaşımda iken kalkar ve sabaha kadar uyumayan dayım Muhammed b. Süvâr’ın nasıl namaz kıldığına bakardım. Dayım bana, git, uyu, çünkü kalbimi meşgul ediyorsun, derdi.”

 Ömer b. Vâsıl Basri, Sehl b. Abdullah’tan şunu nakletmiştir:

 “Bir gün dayım bana: Seni yaratan Allah’ı zikretmek istemez misin? diye sordu. İsterim ama onu nasıl zikredeyim, dedim. Dedi ki: Yatağına girdiğin zaman dilini oynatmaksızın kalb ile üç kere: Allah beni ve davranışlarımı görmektedir, de. Buna üç gün devam ettim, sonra durumu kendisine arz ettim. Bu sefer bana, bunu her gece yedi kere söyle, dedi.  Yedi gece bunları söyledim, sonra durumu kendisine bildirdim. Bu defa bana, bunu her gece on bir kere söyle, dedi. Dediğini yaptım. Bunun neticesi olarak kalbim bu işten zevk almaya başladı. Bir sene sonra dayım bana, öğrettiğimi iyi muhafaza et ve kabre girene kadar buna devam et, çünkü bu dünya ve âhirette senin için faydalıdır, dedi. Buna senelerce devam ettim. Bunun neticesi olarak sırrım (ruhum) bu işten haz almaya başladı. Sonra bir gün dayım bana: Ey Sehl, Allah bir kimse ile birlikte bulunur, ona nazar kılar ve onun yaptıklarına şâhid olursa, acaba o kimse Hakk Teâlâ’ya âsi olur mu? Günahtan sakın, dedi.

 Issız sedasız yerlerde halvete çekilmeye başladım. Sonra beni mektebe gönderdiler, fakat ben himmet ve gayretimin dağılmasından endişe ettiğim için muallime, her gün bir saat ders aldıktan sonra geri dönmemi şart koşun, dedim. Mektebe bu şekilde devam ettim ve altı veya yedi yaşımda iken Kur’an’ı ezberledim. On iki yaşıma ayak basıncaya kadar sadece arpa ekmeği yiyerek oruç tuttum. Sonra on üç yaşımda iken kafam bir meseleye takıldı kaldı. Aileme, bu meseleyi halletmek için beni Basra’ya gönderin, diye yalvardım. Basra’ya geldim, buranın âlimlerine meseleyi sordum.  Fakat hiç biri beni tatmin edici bir şey söyleyemedi. Ebu Habib Hamza b. Abdullah Abadânî adiyle tanınan bir zât ile görüşmek için Basra’dan Abadân’a geldim. Sorumu sordum, cevabını aldım. Âdabı ile edeplenmek ve sözlerinden istifade etmekle kemale erdim.

 Vaktiyle bir ukiyye katıksız saf arpa ekmeği ile tuzsuz ve katıksız iftar ederdim. Bu bir dirhem bana bir sene kâfi gelirdi. Sonra üç, daha sonra beş, ondan sonra yedi, ondan sonra on beş ve en sonra yirmi günde sadece bir iftar yapmaya azmettim. Bundan sonra seyahate çıktım, senelerce diyar diyar dolaştıktan sonra Tûster’e döndüm ve geceleri sabaha kadar ibadetle ihya ettim.

 Sehl b. Abdullah demiştir ki:

 “İster günah, ister sevap olsun kulun şeriata uymadan işlediği fiiller nefsin arzusunu tatminden başka netice vermez. Şeriata uyularak işlenen fiiller nefs için azaptır.”

 

 Kuşeyrî Risâlesi

Top