Muridan
Yedi Sınıf İnsan Arşın Gölgesinde Barınacaktır - Hutbe

Yedi Sınıf İnsan Arşın Gölgesinde Barınacaktır - Hutbe

Muhterem Abdullah DEMİRCİOĞLU Hocamızın, 24.11.2023 tarihli Cuma Hutbesi

 

الْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ. وَالصَّلَاةُ وَالسَّلَامُّ عَلٰى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلٰى اٰلِهِ وَأَصْحَابِهِ أَجْمَعِينَ.نَشْهَدُ اَنْ لاَ اِلٰهَ اِلاَّ اللّٰهُوَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُوَنَشْهَدُ اَنَّ سَيِّدَنَا مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ.

اَمَّا بَعْد:فَيَا عِبَادَ اَلله.اِتَّقُوا اَللهَ وَ اَطِيعُهُ. اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الَّذٖينَ اتَّقَوْا وَالَّذٖينَ هُمْ مُحْسِنُونَ.

قَالَ اللّٰهُ تَعَالَى فِي كِتَابِهِ الْكَرِيمِ.أَعُـــــوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ بِسْــــــــمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحيمِ.

وَاعْبُدُوا اللّٰهَ وَلَا تُشْرِكُوا بِهٖ شَيْـٔاً وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَاناً وَبِذِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاكٖينِ)…اِلَي آخِرِ آية(

صَدَقَ اللّٰهُ الْعَظِيمُ.

وَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ:

صِلَة رَحِمْ مُعَلَّقَةُ اِلَى الْعَرْشِ.

صَدَقَ رَسُولُ اللّٰهِ فِيمَا قَالَ أَوْ كَمَا قَال.

Aziz Müslümanlar!

Mübarek bayram günümüz, Cuma günümüz mübarek olsun. Hayırların fethine, şerlerin define sebep ve vesile olsun, dilek ve dualarımla, temennilerimle hutbeme başlıyorum. Müslüman kardeşlerim biliyorsunuz ki İslam dininden başka bir din yoktur. Rabbimiz:

  اِنَّ الدِّينَ عِنْدَ اللّٰهِ الْاِسْلَامُ۠[1]

buyuruyor. ‘Allah katında İslam dininden başka bir din yoktur. Kim ki İslam dininden başka bir din arar ise o, ondan kabul edilmeyecek.’ diye buyurmaktadır. Bunun içindir ki biz Müslümanlara düşen bir vazife vardır. Dünya hayatımızı imar etmek, ahiret hayatımızı da imar etmektir. Mamur kılmaktır. Orayı da, oradaki vaat edilen şeylere, cennetlere kavuşmaktır. Bu bakımdan Cenâb-ı Allah celle ve alâ Hazretleri Kur’an-ı Kerim göndermek suretiyle insanların yolunun nasıl olacağını bildirmiştir ve bu yol sırat-ı müstakimdir. Dosdoğru yoldur. Mü’min kardeşlerim bakacak olursanız dünyadaki insanların inanışlarına, nasıl şeylere inandıklarını düşündüğünüz zaman gördüğünüz zaman veya bildiğiniz zaman hayretler içerisinde kalırsınız. Yani Kur’an-ı Kerim gelmeden önce üç yüz atmış tane put Kâbe-i Muazzama’nın etrafına asılmıştı. Üç yüz atmış putu vardı. Ama bugün milyarları bulan putlar var. Onun için insanlık bir kurtuluşa muhtaçtır. Bu bakımdandır ki; bize dinimizi, yolumuzu nasıl hareket etmemiz gerektiğini öğreten Rabbimizdir. Peygamberler de göndermiştir. Ve siz zannetmeyin ki hiçbir kavme peygamber göndermeden Cenâb-ı Allah 'ı azap ediyor. Yok! Haşa kellâ!

وَمَا كُنَّا مُعَذِّبٖينَ حَتّٰى نَبْعَثَ رَسُولاً[2]

‘Biz bir peygamber göndermedikten sonra hiçbir kavme, hiçbir kimseye, hiçbir millete azap edici değiliz.’ diye buyurmaktadır. Sözün, O’nun sözünden daha güzel daha güzel daha güzel hiçbir söz yoktur ve ondan sonra Sevgili Peygamberimiz aleyhissalatu vesselam Efendimiz de durmadan çalıştığı peygamberlik kendisine kırk yaşında verildikten sonra da yani hiç oturmadı ve İslam dini kısa zamanda o putları inançları olan bu Batıl inançların hepsini söküp attı. Ülkesinin genişliği oradan oraya, şarktan garba ta yani kilometreler ötelere kadar ulaştı, gitti. Çünkü Cenâb-ı Mevla buyuruyor ki yani batıl zail olacaktır. Hak her zaman her zaman üstündür galiptir. O öyle istediği için Cenâb-ı Mevla onun emrinin dışına çıkmak hiçbir zaman mümkün değildir. Çünkü o zaman da karşı çıkanlar İslamiyet’e ve Peygamberimize ve Müslümanlara karşı çıkanlar için Müslümanlar çok bunaldılar. Çok çile çektiler, bunaldılar. Evet, Rabbimiz buyurdu ki;

يُرِيدُونَ لِيُطْفِؤُ۫ا نُورَ اللّٰهِ بِاَفْوَاهِهِمْ وَاللّٰهُ مُتِمُّ نُورِهِ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ[3]

Yani ‘Onlar ağızlarıyla, üflemeleri ile Allah'ın nurunu söndürmeye çalışıyorlar. Hâlbuki

وَاللّٰهُ مُتِمُّ نُورِهِvallahi Allah nurunu yani İslam'ı tamamlayacaktır. وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَinanç-sızlar istemeseler bile Allah nurunu tamamlayacaktır.’

Peygamber aleyhissalâtü vesselam Efendimiz veda haccındayken;

 اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَاَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمُ الْاِسْلَامَ دِينًا[4]

Ayet-i kerimesi gelmek suretiyle O, o vadide, o hac esnasında bu ayet inmiştir ve rivayete göre Sevgili Peygamberimiz seksen gün kadar yaşadıktan sonra Dâr-i Bekâ’ya irtihal etmiştir. O’nun çileli hayatı tabii böyle geçti. Peygamberler en fazla sıkıntıya dûçar olan onlardır. Uğrayanlar onlardır. Fakat bu ayet-i kerime geldiği zaman ayetin manasını size vereyim Müslüman kardeşlerim Cenâb-ı Mevla buyuruyor ki:

 اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ‘Ben bugün sizin dininizi tamamladım Kemale erdirdim olgunlaş-tırdım .وَاَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِيve sizin üzerinize olan nimetlerimi de tamamladım Kemâle erdirdim.’

Bu nimetler nelerdir? Bu nimetler hani yeme içme de bir nimettir ama hava alma nefes alma sıhhat bunlar da büyük nimettir. Ama bu nimetlerin ötesinde olan bir nimet vardır ki yani dünyada, dünyada Evet onunla gittiği zaman ahiret hayatında mutluluk getirir İşte o nimet de İslam nimetidir. Allah'a şükürler olsun ki o günden bugüne İslamiyet durmadan ilerliyor, gidiyor. Şu anda yani Müslümanların biraz hor hakir görülmesine bakmayınız Cenâb-ı Mevla celle ve alâ Hazretleri son kelamı yani son sözü yine o söyleyecektir. O’nun son kelamı kıyametle olacaktır ki kıyamet Müslümanlar bilesiniz ki gelecektir ve inançsızlar üzerine kopacaktır. Kıyamet günü o hususlara değinmek istemiyorum Benim burada size anlatmak dediğim şey şudur, yapacağım tebliğ şudur: Hani bazen dilimizde şey yapıyor. Vereceğim mesaj diyoruz Hâlbuki onun karşı tebliğdir. Ben de alıştım bazen söylüyorum işte. Bir başka dilde olan bir kelime mesaj, tebliğ… Benim burada size tebliğ etmek istediğim husus odur ki; İslam dininden başka bir din olmadığına göre dinimizin emirlerini yerine getirelim. Bakınız! Bu dünya hayatı geçicidir. Nihayeti vardır yani. Yüz yıllık yüz on yıllık… Neyse bir ömür sürdükten sonra öteki âlem başlar mezarla. Bu başlar. Müslüman kardeşlerim onun için Sevgili Peygamber aleyhissalatu vesselam Efendimizin sözlerine dikkat etmemiz lazımdır. Kur'an ayetlerini iyi anlamamız lazım. Anlatanları iyi dinlememiz lazımdır. Bakınız yani ‘Hayrın yolları çoktur.’ Yani ‘Hayrın yolları çoktur fakat yapıcısı azdır.’ diye buyuruluyor. Çok hayır yollar vardır. Şimdi zaman zaman bazı bölümler size konuşmalarıma aktardığım hadis-i şerif vardır. Onun tamamını bugün burada size nakledilecek. Bakınız kurtuluşa neler neler sebep olmaktadır. Cenâb-ı Peygamber aleyhissalatu vesselam Efendimiz:

سَبْعَةٌ يُظِلُّهُمُ اللَّهُ فِي ظِلِّهِ يَوْمَ لَا ظِلَّ إِلَّا ظِلُّهُ[5]

‘Yedi grup insan vardır ki, yarın kıyamet gününde hiçbir gölgenin olmadığı o kıyametin dehşetli gününde Cenâb-ı Allah celle ve alâ Hazretlerinin gölgesinde gölgelenecektir.’  Yanlış anlaşılmasın. İzahını yapıyorum yani orada Rabb-ül Âlemin’in himayesinde olacaktır. Koruma altında alınacaktır. Yoksa haşa kella bizim anladığımız manada gölge değildir ‘Bunlar kimlerdir?’ diye Peygamber aleyhissalatu vesselam Efendimiz haber verirken yedi sınıf insan إِمامٌ عادِلٌ‘imamın adilun’ adaletli devlet idaresinde bulunan şahıs. Tabi bu Müslüman ülke-sinde oluyor Başka ülkelerde olup da değil mi yani. Mesela düşününüz imansız olan hani burada iman da şarttır Hani onu da söylüyorum Müslüman kardeşler. Falanca kişi çok imanlıdır ve adaletlidir derse bundan istifade ediliyor. Ben müşahhas misal vermek istemiyorum. Hadisin izahı daha da genişletilebilir. Yani idare adaletli, adaleti yerinde tutan, adalet mekanizmasını güzelce işleten adaletli devlet başkanı… Çünkü onların elinde kuvvet vardır. Güç vardır değil mi? Mal vardır. Asker vardır. Polis diye kuvvetleri var da var. Onlar bu adaleti temin ederler ama bunu yapmaz da imansız bir kimse olursa bunların hiçbirinden istifade edemez. Müslüman kardeşler onun için bunu geçiyorum bakınız.  وشابٌّ نَشَأَ فِي عِبَادَةِ رَبِّهِÖzellikle gençlere burada bu hadis-i şerifi işaret ediyor ve,  شابٌّYani bir genç ki, نَشَأَ neşe huzur buldu, فِي عِبَادَةِ رَبِّهِ  Rabbine ibadet etmekten dolayı huzur ve huşu içerisinde oldu. Bu gençler de böyle olan gençler de Cenâb-ı Mevla'nın himayesinde olacaktır. Manevi gölgesinde koruması altında olacaklardır. Ne büyük mutluluk… Bunlar, gençler bundan ne anlıyorlar? Demek ki akil baliğ olma çağından itibaren bu mükellefiyeti yerine getirdikleri takdirde bu nimeti elde edeceklerdir. Herkesin nefsi nefsi diye çağırdığı o zamanda emniyet içerisinde olacaklardır. Ne kadar büyük müjdedir. Niye gençlere Cenâb-ı Mevla’nın, Resulü sevgili Peygamberimiz aleyhissalatu vesselam Efendimiz burada bu şekilde işaret etmiştir? Çünkü gençlik çağı evet gençlik çağı hareketli bir çağdır. O çağda, o zamanda her türlü kötülüğe de meyyaldir. Nefsini ‘Ben Allah'tan korkarım.’ diye gemleyen ve bu şekilde namazında huşu ve huzur içerisinde olan kişi bu nimetlerden istifade edecektir. Yeri gelmişken de söylüyorum Müslüman kardeşlerim. Namazlarımıza lütfen dikkat edelim. Noksanlık yapmayalım. Evet, çok tabii üzerinde durulması lazım ama bakıyorum ki zaman süratli ilerliyor.

O bakımdan Müslüman kardeşlerim! Sevgili Peygamberimiz buyuruyor ki;

وَرَجُلٌ قَلْبُهُ مُعَلَّقٌ  بِالْمَسَاجِدِ يَخْرُجُ مِنْهَا حَتَّى يَعُود

yani Bir kişi ki, bir kişi mü’min tabii mü’min olan kişi onun kalbi mescitlere bağlıdır, camilere bağlıdır. Beş vakit namazı mümkün olduğu kadar camilerde eda eder. Ama bakınız yani يَخْرُجُمِنْهَا حَتَّى يَعُودcamiden çıktıktan sonra ‘Ne zaman dönüp geleceğim.’ şekli kalbi manevi bir bağ ile bağlıdır. ‘Aman geldim. Şu namazı kıldım.’ dışarıya böyle değil mi doludizgin çıkıp gitmek… Ondan sonra yani bu şekilde bağlılık biraz noksanlıktır mü’min kardeşlerim. Kimseleri ben tâzir etmiyorum. Kalbi mescitlere bağlı olan mü’min kişi -bunlar için ‘racul’ denilmiş ‘racül’ erkek manasındadır- tabii bundan dolayı da kadınlar da içerisinde almaktadır. Bu tabirle Peygamberim kadınları içerisine almaktadır. Bir ayrım yoktur. Yani kadınlar camiye gelemiyorlar cuma günleri, bazı günler hariç mesela. İşte cuma bazı zamanlar ama evlerinde yapmış oldukları seccade, mescitlerinde seccadelerin başında namaz girecek işiyle gücüyle meşgul olurken ‘Aman namazımı da kazaya bırakmayayım.’ şeklinde böyle namaza evdeki mescidine bağlı olan kadınlar da bunun içerisindedir Müslüman kardeşlerim. Şimdi bundan şunu anlamayın. Niye hep erkeklere hitap ediyor da kadınların ismi zikrediliyor? Bu Arapça’nın bir özelliğidir. Evet, bir özelliğidir. Yani bir ayrım falan yoktur. Onun için burada hatırıma geldiği zaman, zaman zaman sizlere de işaret etmişim bu hadis-i şerifleri. Yani Peygamber aleyhissalatu vesselam Efendimiz hâşâ kellâ ‘Kadınları hor ve hakir görüyor.’ şeklinde ifadeler oldu. Kitaplar yazıldı. Bu kitapların orada burada basımları da yapıldı ve ondan sonra Müslüman kardeşlerim ne oldu? Bunun yaygarasını tutturdular, gittiler. Böyle bir şey yok. الْجَنَّةُ تَحْتَ أَقْدَامِ الْأُمُّهَاتbuyuran bizim dinimizdir. İslam dini bunu ta bin dört yüz sene önce ortaya koymuştur. ‘Annelerin ayakları altındadır.’ diyor Onun için İslamiyet’i kaynağından alalım. Efendim şunun bunun bilgisiz olanların düşmanca tavırlarını ve hadisleri yorumlamalar kulak asmayalım. Saptırıcı olan şeyler çok. Şeytan öyle güzel gösteriyor kötü amelleri diyorum iyiliğin onun semtinde hiçbir zaman semtinde bir şey yok nasibi yoktur. Kötü günahları öyle güzel süsleyip süslüyor ki akla hayale gelmez. mü’min kardeşlerim o da ayrı bir konudur, mevzudur. Onun için kalbi mescitlere bağlı olan mü’min kılamasa gidemese bile işinde, iş yerinde gücünde ‘Namazım geldi geçmesin.’ diye itina gösteren kimseler, abdestini alıp namazını kılanlar Cenâb-ı Mevla'nın özel himayesinde, garantisi altında olacaktır. Müslüman kardeşlerim bir dördüncü husus da şudur:

وَرَجُلاَنِ تَحَابَّا فِي اللَّهِ اِجْتَمَعَا عَلَيْهِ وَتَفَرَّقَا عَلَيْهِ

İki kişi iki mü’min تَحَابَّاsevgi bağıyla sevmişler birbirini, seviyorlar ama Allah rızası için, dünyevi bir menfaat için değil. Seviyorlar. Ondan sonra  فِي اللَّهِAllah için اِجْتَمَعَا عَلَيْهِbu sevgiden dolayı sohbetlerinde konuşmalarında bir yakınlık oluyor. Bir araya geliyorlar, konuşuyorlar. وَتَفَرَّقَا عَلَيْهِyine de ayrılık olabiliyor. Neden oluyor biliyor musunuz? Şundan dolayı; karşısındaki sevdiği kişi de herhangi İslamiyet’e muhalif bir halde hareket görürse… Hadisleri iyi anlamak lazım. İyi yorumunda yapmak lazım. Yorumları da iyi anlamak lazım. Müslümanlar gördüğü zaman muhalefet bir şey hemen ona sırt dönmemeli ve demeli ki ‘Arkadaş senin bu yaptığın işin ne Kur'an'da ne hadislerde yani İslam'da bir yeri yok günahtır.’ Bu nasihat artık ne kadarsa ama tabii kaba saba olarak da değil, incitici olarak değil. ‘Yapma bunu!’ şeklinde ‘Tevbe ve istiğfar et.’ der der de artık o ısrara göre ne kadar ne zamana kadar derse bakıyor ki o muannatlaşıyorsa yani inatlaşıyorsa, dönmüyorsa işte, وَتَفَرَّقَا عَلَيْهِ bundan dolayı ‘Seni Allah rızası için terk ediyorum.’ diye ayrılan kişiden Allah celle ve alâ Hazretlerinin emanetinde, onun koruması altında olacaktır.

Müslümanlar o bakımdan bu hususların çok çok izah edilmesi gerekiyor. Çünkü biz İslam nuru ile nurlanmamız lazım ki kurtuluşumuz olsun. Yoksa böyle yamuk yumukluk olmaz. Hidayetten sapmak olmaz.

Müslüman kardeşim tabii mevzu biraz da uzuyor ama bakınız şimdi ben bir hadis-i şerif daha burada kaynakları hep bellidir bunların. Fakat her nedense genel olarak bunlara girilmiyor. Pek işte biz de âcizane bunları buradan ifade etmek mecburiyetindeyiz. Dünya duysun, insanlık duysun bunları. Evet, din İslam… Zaten İslam sulhu selamet dinidir. Sulh ve selamet dini olan İslam'dır. Hadisi aynen aktarıyorum… ‘خَطَبَنَا رَسُولَ اللهِ (صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمْ) خُطْبِتًا’Resulullah aleyhissalâtü vesselam Efendimiz sahabe anlatıyor: Râvi böyle rivâyet etmiş. Sahabe sahih hadislerdir. Buhari'de var. Sahihi Müslim'de var. Diğer hadis kitaplarında bu mevcuttur. Öyle bir hutbe irâd ediyor. ‘ما سَمِعْتُ مِثْلَهَا قَطُّ’Rivayet eden sahabe diyor ki Peygamberimize; -ilk duyan kişi, ilk ağız diyor ki- ‘Ben böyle bir hitabet hiç görmedim.’ diyor o gün. Tabii Sevgili Peygamberin böyle müstesna hitabeler olmuştur. Sızlatıcı, düşündürücü, heyecan verici, göz yaşartıcı… Belki onlarca belki daha fazla... O’nun hitabeleri öyle kolay değil. ‘مُحَمَّدٌ بَشَرْ لَا كَالْبَشَر’.Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem bir beşerdir. Ama insan gibi değil Cenâb-ı Allah onu -ya insan gibi değildir derken- O’nu terbiye etmiştir. Yani bu bakımdan alelade insanlardan ayrılır, ayrılmaktadır diye onun için çok böyle hitabeler olmuştur. Hadisleri biraz karıştıranlar, biraz dinleyenler bunları görürler. Ama söylediğimiz gibi işte nedense ‘Aman kimseyi korkutmayalım efendim. Şu emir biraz ağır gelir onu eş geçelim. Hele cemaat toplamak için efendim yok şu bu olsun diye İslam’ı güya öyle yani hani light bir İslam ortaya koymak istiyorlar.’ İsteyenlerin kulakları çınlasın mü’min kardeşlerim. Böyle olmaz, böyle olmaz Müslümanlar. Onun için sayısız Peygamberimizin hitabeler var. Hepsi güzeldir ve hepsi Kur'an'dan sonra en büyük kaynaktır. En güzel söz O’nundur Evet O çünkü peygamber aleyhissalatu vesselam için, Peygamberimiz için Cenâb-ı Allah ‘O hevasından konuşmaz.’ Ayetin kendisini mi istiyorsun?

وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوٰى. اِنْ هُوَ اِلَّا وَحْيٌ يُوحٰىۙ[6]

‘O hevasından konuşmaz. Kendi arzusundan bir şey söylemez. Ancak O’na Cenâb-ı Allah ne bildirmiş onu söyler. Onun dışında da günah olacak bir şeyi ve yanlış bir şeyi tavsiye etmez.’ diye buyurulmaktadır mü’min kardeşim.

Onun için dedik ya bütün hadisleri bir mucizedir. A’sından Z’sine kadar bütün hadisleri bir mucizedir ya. Sahabe burada diyor ki… ‘ما سَمِعْتُ مِثْلَهَا قَطُّ’  ‘O’ndan başka katiyen, kesin olarak bir söz duymadım o zamana kadar.’ Yani bu demek değildir ki onun duyduğu o olabilir, o andaki olabilir. Ama Peygamber öyle onlarcasını verdi,  Öyle dimağlara bir ok gibi saplanan öyle kulağın birinden girip de çıkan bir söz değil hani kulaklarda küpe olan bir söz oluyor. Bir altın gibi saklanılması lazım bir hazine oluyor. Onun için ne demiş? Bu sözün aleyhissalatu vesselam buyurun bakınız. Dedi ki Peygamber aleyhissalâtu vesselam Efendimiz;

فقال: لو تَعْلَمُونَ مَا أَعْلَمُ، لَضَحِكْتُمْ قَلِيلًا وَلَبَكَيْتُمْ كَثِيرًا

‘Siz -kim diyor bunu? Peygamber aleyhissalâtu vesselam efendim- Siz Benim bildiklerimi bilmiş olsaydınız -çünkü Cenâb-ı Allah ona bildirmiş- çok az gülerdiniz ama çok ağlardınız.’           لَضَحِكْتُمْ قَلِيلًا‘Çok az gülerdiniz ve وَلَبَكَيْتُمْ كَثِيرًا  çok da ağlardınız.’ diye buyurulmaktadır. Şimdi buraya kadar çok güzel. Ondan sonra;

فَغَطَّى أَصْحَابُ رَسُولِ اللهِ (صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمْ) وُجُوهَهُم، ولهم خَنِينٌ

Bu sözü duyan sahabe-i kiram hani bizim öyle bir şey oluyor mu ama o zaman diyeceksiniz o zaman Peygamber de söylüyordu onun sözü de şu ana kadar kâim Müslüman yani onlar gibi biz ağlayıp inleye inleye ağlamıyorsak düşüne düşüne ağlamaya çalışalım. Lütfen bu hadisler şu kadar seneden beri söyleniyor. Kitaplarda yazılmış ‘Çok ağlardınız, az gülerdiniz.’ Ondan sonra sahabe ne yaptı,  فَغَطَّى أَصْحَابُ‘Sahabeler gözlerini böyle elbiseleriyle kapattılar. Ondan sonra hüngür hüngür, ولهم خَنِينٌ, yani böyle acayip bir şekilde خَنِينٌ  böyle inceden inceye, böyle tesir edici bir sesle ağlamaya başladılar.’ diyor.

Müslüman kardeşlerim bu olay orada cereyan etmiştir. İşte ne zamanki ayetler karşımızda okunuyor, ne zamanki hadisler karşımızda okunuyor, biz onlar gibi yapamıyor isek hiç olmazsa üzerinde düşünmeye çalışalım ve tedarikli olalım. Hatta bu hadis-i şerifin devamında şu vardır: ‘Sizler dağlara çıkardınız. Ondan sonra hani aklınızı yitirircesine, -hani âşık olmak başka bir şey yani böyle yani aklının olmaması başka bir şey Allah delisi olmak öyle diyeyim ben- böyle olurdunuz. Yani Cenâb-ı Allah'ın sevdasıyla O’nun delisi olurdun. Âşık olurdunuz Böylece bağırır çağırırdı ve akşamleyin istirahat zamanlarınızda gelip de yumuşak yatak döşeklerde uyuyamazsınız deyim. Tabii ki iş çetindir Müslüman kardeşlerim. Ölüm vardır. Ölümden sonra kabir hayatı vardır. Kabir hayatından sonra sırat-ı müstakim, sırat vardır. Sırattan sonra mahşerde toplanmak var. Hesap var. Kitap var. Mizan var. Ondan sonra iyiler ayrılacak. Kötüler de ayrılacaktır. Bunlar ayetlerle, sabit hadislerle sabit bunu olmayacak diye düşünmek mümkün değil. Yani düşünebilenler, düşünenler, böyle yok şey diyenler zaten dinle alakası olmayan kimselerdir. Yani imansız olurlar. İtikatları imanlarını tazelemedikten sonra o şekilde giderler.

Onun için Müslüman kardeşlerim; hani bizi çok korkutma falan şeklinde dememek lazım bakınız. Kişi öldüğü namazı kılınır. Müslümansa tabii… Müslüman olmayan namazını kılmak da zaten caiz değil. Kılsan bile yetmiş bin defa kılsan hiçbir faydası yoktur onun. Ama getiriyorlar öne hani imansız gidiyor. Hani tavsiyeler getiriyorlar. Cami avluların görüyoruz ama orada işte bilenler bilmiyor zaten kılanlar da haberi olanlar kılmıyorlar. Kılanlar da -zaten abdesti var mı yok mu o da ayrı bir şey- yaptıkları dua zaten kabulde olmaz. Öyle gidiyor. Ha kılmışsın ha kılmamışsın… Müslüman böyle oluyor mu? Oluyor. Namazı kılındıktan sonra omuzlar üzerine alınıyor, gidiyor. Yani adet bu gidiyor iki birkaç ses işitiliyor. Müslüman kardeşlerim iki olay bir tanesi diyor ki evet diyor ki;  قَدِّمُونِي قَدِّمُونِي‘Beni bir an önce mekânıma götürünüz. Yerime götürünüz yani kabirdeki yerime götürünüz.’ diye söylüyor. Bunu kim söylüyor? Kim söylüyor? İnançsız olanlar mı söylüyor? Yok, imanlı olanlar bunu söylüyor. قَدِّمُونِيVallahi hadistir bu. Olacaktır. Haber vermiş, olacaktır. Zaman zaman paylaşırım ama bugün içime bir başka şey oldu bunları söylemek durumunda kalıyorum. Hani içim içime de sığmıyor.

O bakımdan Müslüman kardeşlerim; diğer bir kimse eğer ki böyle gitmiş. O da ne diyor:  يَا وَيْلَتَا، أيْنَ تَذْهَبُونَ؟‘Bana yazıklar olsun. يَا وَيْلَتَا   Beni nereye götürüyorsunuz?’ Çünkü ora-da daha henüz başlamadı. Orada mezara götür, oraya götürülüyor Müslümanlar. Şimdi bunlar olacak mı olacak. Ama ölümle bizi korkutma! Mezarla korkutma! Ya korkutma değil, haber veriliyor. Korkutma da tabii bu Mevlâ celle ve alâ Hazretleri ilk ayet geldiği zaman;

يَٓا اَيُّهَا الْمُدَّثِّرُ.قُمْ فَاَنْذِرْ.وَرَبَّكَ فَكَبِّرْ[7]

buyurmadı mı? Tabii… ‘Kalk ey Peygamber! Örtüsüne bürünmüş yatan peygamber kalk ve sen insanları korkut, وَرَبَّكَ فَكَبِّرْ, Rabbini de ulula, yani O’nu tanı.’ şeklinde emir gelmiştir. Peygamberimiz aleyhissalatu vesselam Efendimiz Hatice annemize ‘Artık rahat ve istirahat zamanı, uyku zamanı değildir artık.’ diye başlamış ve en yakınlarından başlamak üzere ne yapmıştır? İslamiyet'i anlatmaya çalışmıştır.

Müslüman kardeşlerim demek oluyor ki işte bu akıbetlerini hayır olması için dünyamızda da hazırlıklı olmamız lazımdır. Ama bunun yanında Cehennem vardır. Bunun yanında tabii Cennet de vardır. O Cennet’in güzelliklerini anlatmak tabiatıyla insan dilinin yapacağı bir şey değil. İnsanın en güzel edebiyatçısı bile anlatamaz. Onun için bu hadisleri zaman zaman paylaşırım sizle;

أَعْددْتُ لعِبادِيَ الصَّالحِينَ مَا لاَ عيْنٌ رَأَتْ[8]

‘Ben salih, cennetlik kullarım için öyle bir cennetler hazırladım ki; hiçbir hayale, insanın hayaline gelmeyen, hiçbir beşerin Âdemoğlundan bu zamana kadar gelmiş geçmiş olanların tahayyül etmekten aciz kaldıkları ne kadar insan varsa onların tahayyül edip hayal kuramayacakları güzellikte ben cennetler hazırladım.’ buyurur hadis-i şerif. Bunlara demek ki iyi dinlememiz lazım. Cenâb-ı Allah ahirimiz akıbetimizi hayır eylesin.

Müslüman kardeşlerim bu hadis-i şerifler gelecek hutbelerim de devam etmek istiyorum. Onun için Cenâb-ı Allah'ın manevi gölgesinde, himayesinde olmak istiyorsak dünyamıza çalıştığımız gibi ahiretimiz de ihmal etmeyelim. Yani ikisini terazili bir şekilde götürelim. Bizim hayırlı olanımız dünyamız için çalışıp da ahiretini ihmal eden değildir. Hadis-i şeriftir bu. Dünyasını hep ahiretine yönelerek çalışan, etliye sütlüye karışmayan da köşesine oturup ibadet eden o da hayırlınız değildir. En hayırlı olan kimdir? İnsanlar içerisinde karışıp onun sıkıntılarına tahammül edip dinini yaşayan ve Cenâb-ı Allah'ın rızası için tabii tebliğ vazifesi yapan insandır. Bunlar en hayırlı insanlardır.

اَلاَ اِنَّ اَحْسَنَ الْكَلاَمِ وَاَبْلَغَ النِّظَام كَلاَمُ اللّٰهِ الْمَلِكِ الْعَزِيزِ الْعَلاَّمِ

 



[1] Nahl; 16/128

[2] İsra; 17/15

[3] Saff; 61/8

[4] Mâide; 5/3

[5] Buhârî, Ezân 36

[6] Necm;53/3-4

[7] Müddesir; 74/1-2-3

[8] Buhârî, Bed'ü'l-halk 8

Top