Bu konularda Efendimize muhalefet edip, uymayanlar günah kazanmaz ama büyük bir sevaptan mahrum kalacaklarında da şüphe yoktur.
Hurmanın, Allah Rasûlünün hayatında önemli bir yeri vardı.
Bir gün Hazreti Aişe’ye hitaben:
“Yâ Aişe! Bir evde hurma yoksa o evdekiler aç demektir” diye buyurmuştu.
Kendilerinin evinde de bazı zamanlar hurmadan başka bir şey bulunmazdı. Hazreti Aişe’nin beyanıyla:
“Bir ay boyunca evimizde ocak tütmezdi.” Kendisine:
“Ne yerdiniz?” diye sorulunca da:
“Esvedeyn (yani hurma ve su)” dedi.
Efendimizin kendi elleriyle diktiği, halk arasında Medine hurması olarak da bilinen “Acve” hurmasının da birçok faydası vardır.
Çok ilginçtir, Abdullah b. Cafer’den gelen bir rivayette Efendimizin taze hurma ile acur yediği ifade edilir. Sebebini de Allah Rasûlu:
“Karşılıklı olarak birbirlerinin hararetini alırlar” diye açıklar.
Katık denilince, ekmekle beraber yenebilecek her hangi bir şey aklımıza gelir. Efendimizin beyanıyla:
“Katığın efendisi tuzdur.” Başka bir hadiste:
“Sirke ne iyi katık!” diye buyurarak yemekte ekmekle beraber yenecek en güzel şeylerden birinin de sirke olduğu zikredilir.
Bir gün, Hazreti Cabir’in (r.a) evine konuk oluyor. Hazreti Cabir, sirkeden başka, ekmeğin yanında bir şey olmadığını söyleyince Efendimiz (s.a.s), sirkenin çok iyi bir katık olduğunu beyan buyuruyor. Hazreti Cabir:
“Allah Rasûlü’nden bunu duyduğumdan beri sirkeyi ben de seviyorum” diyor.
Efendimiz (s.a.s), ayrıca zeytinyağı kullanmayı tavsiye eder ve onun mübarek zeytin ağacından çıktığını söylerdi.
Efendimiz (s.a.s) eti:
“Dünya ve cennet ehlinin yemeklerinin efendisi” diye tarif ederdi. Yine O’nun beyanları içinde etin en güzeli (hayvanın) sırt etidir. Efendimiz (s.a.s) et yerken mübarek dişleri ile kopararak yerdi. Hayvanın ön butları çok hoşuna giderdi ve fıtrat-ı nezîhânesinden olsa gerek arka kısmını yemezdi. Kadid denilen güneşte kurutulmuş et ve serid denilen ekmek-et karışımı sulu bir tur yemek ki bugün tirit olarak da bilinir, Efendimizin yediği et yemekleri arasındaydı.
Ayrıca Efendimizin tavuk eti yediği de vakidir.
Kabağın, Allah Rasûlü’nün lezzet listesinde çok ayrı bir yeri vardı. Hazreti Enes, Efendimizin kabağı çok sevdiğini söyler. Öyle ki yemek geldiğinde yemekteki kabakları Efendimizin önüne topladığını ifade eder. Başka bir hadiste de, Efendimizin bizzat kendisinin yemekteki kabakları seçtiği ifade edilir ve buradan da bunun bal kabağı değil de normal yemek kabağı olduğu anlaşılır. Kabağın cennette ayrı bir karşılığı olabilir ve orada farklı bir şekilde sunulabilir. Bazı âlimler bu meselenin üzerinde ciddiyetle durmuş ve Efendimizin kabağı bu derece sevmesine karşın ‘ben sevmiyorum’ diye kestirip atan biri küfür lafzı telaffuz etmiş olabilir demişler.
Meyveler arasında da narı severdi Efendiler Efendisi. İbn Abbas Hazretleri’nden gelen bir hadiste Efendimizin, Arafat’ta kendisine ikram edilen narla iftarını yaptığı belirtilir. Bir hadiste Efendimiz (s.a.s):
“Nar yiyin! O, mideyi temizler, rahatlatır” diye buyurur.
Efendimizin yenmesini tavsiye ettiği meyvelerden biri de ayvadır. Hz. Talha naklediyor; elinde ayva vardı. Bana:
“Ey Talha şunu al! Çünkü bu, kalbe rahatlık verir” diye buyurdular.
O (s.a.s), tatlı olarak balı ve helvayı sever, içecek olarak da soğuk şerbeti tercih ederdi.
Efendimiz (s.a.s), bazı yiyeceklerin bazı zamanlar yenmesini kerih görmüştür ki soğan, sarımsak ve pırasa bunlardandır.
“Bu yiyeceklerden birisini yiyen mescidimize yaklaşmasın” diye buyurmuş ve kendisine ikram edildiğinde de:
“Ben sizin görüşmediklerinizle görüşüyorum” demiştir. Başka bir rivayette ise:
“Ben arkadaşıma (meleğe) eza vermek istemem” ilâvesi vardır. Bu hadislerden anlaşılıyor ki Efendimiz (s.a.s), ruhanîlerle beraber olduğu için sarımsak, soğan gibi yiyeceklerden uzak durmuş fakat illet olarak sadece bunu göstermek yeterli olmayabilir. Çünkü O (a.s), imamdı, devlet başkanıydı, komutandı… Yani her zaman halkla iç içeydi. “Mescidimize yaklaşmasın” ifadesindeki sır da bu olsa gerek.
Bu tür yiyecekler mümkünse toplum içine çıkılmayacak zamanlar da yenilmeli, ağız ve dişler güzelce temizlenmelidir. Biz, soğanı birçok yemekte kullanıyoruz, acaba burada kastedilen çiğ soğan mıydı? Evet, başka hadislerde de ‘soğan yemeyin’ ibaresinden sonra Efendimizin ‘çiğ soğan’ dediği belirtilir. Ayrıca Hazreti Aişe de, Allah Rasûlü’nün en son yediği yemekte soğan vardı” diyerek konuya açıklık getirmiştir.
Rasûl-i Ekrem (a.s.), sadece ibadet hayatini değil bütün bir hayatı talim için gönderilmiştir. Bu nedenle O’nun âdab kabîlinden olan yemek, içmek, uyumak gibi fiilleri de bu talim sahasına girmektedir.
Bu konularda Efendimize muhalefet edip, uymayanlar günah kazanmaz ama büyük bir sevaptan mahrum kalacaklarında da şüphe yoktur.