Bundan sonra kesin olarak şunu anladım: Sûfîler laf cambazları değil hal ehli kimselerdir.
Tasavvuf hakkında elde ettiğim bu bilgiler sonucunda, onların en önemli özelliklerini anlamış oldum. Yani onların yolunun öğrenme yolu ile değil; ancak tadarak, hal ile ve (kötü) sıfatları (iyi sıfatlarla) değiştirmek suretiyle elde edilebileceğini öğrendim.
Oysa, sağlıklı olmak ile tok olmanın sınırları, sebep ve şartlarını bilmek ile, bizzat sağlıklı ve tok olmak halleri arasında ne kadar fark vardır!... Yine, sarhoşluğun tarifini bilmek ile doğrudan sarhoş olmak arasında ne kadar fark vardır!... Yani sarhoşluğun, mideden yükselen buharların (alkolün) düşünce merkezini kaplamaktan ibaret olduğunu bilmek ile sarhoş olup o hali yaşamak farklı şeylerdir.
Daha açık olarak söylemek gerekirse, sarhoş olan kimse sarhoşluğun tarifi ve sarhoşluk hakkında hiçbir şey bilmediği halde sarhoştur. Fakat ayık olan kimse sarhoşluğun tarifini ve nasıl meydana geldiğini bildiği halde, sarhoşluk hali ile onun hiçbir ilgisi yoktur. Hastalığa yakalanmış olan bir doktor ise, sağlığın tarifi, sebepleri ve tedavi yollarını bilmekle birlikte sağlını kaybetmiştir.
İşte, zühd hayatının hakikatini, şartlarını ve sebeplerini bilmek ile, nefsi dünya zevklerinden vazgeçirerek zühd hayatını yaşayan bir hal üzere olmak arasındaki fark da böyledir.
Bundan sonra kesin olarak şunu anladım: Sûfîler laf cambazları değil hal ehli kimselerdir. Ayrıca tasavvuf hakkında ilim yoluyla elde edilmesi gerekenleri tam olarak elde ettiğimi; geriye sadece dinleme ve öğrenme yoluyla elde edilemeyen, ancak tadarak ve sülük yolu ile elde edilebilecek kısmının kaldığını aynı kesinlikte anladım.
Gerçi o güne kadar elde ettiğim ilimler, tuttuğum yollar; dinî ve aklî ilimleri araştırmada izlediğim metotlar benim için Allah Teâlâ'ya, Peygamberi'ne ve âhiret gününe kesin bir iman ile inanmamı sağlamıştı.
Bu üç iman esasının köklü bir şekilde kalbimde yerleşmesi, tek bir delile bağlı olarak oluşmamış; bilakis, şu anda ayrıntılı biçimde sayılamayacak kadar pek çok sebep, karine, tecrübe vb. sonucunda elde edilmişti.
İmam Gazalî, el-Münkız mine'd-Dalâl