Pir-i Türkistan Ahmet Yesevî Hazretlerinin “Şu ata bin, batıya doğru git. Atının durduğu yerde in ve hizmete başla!” fermanıyla Anadolu ve Rumeli’ye akın eden tasavvuf zümreleri, yeni fethedilen yerleri şenlendiriyor, İslam kültürünü tanıtmaya başlıyorlardı.
Çok cazip bir şekilde tanıtılan bu kültür sayesinde, yerli halkın Müslümanlaşmasını kolaylaştırmış oluyorlardı. “Horasan Erenleri”, ”Türkmen Babaları”, “Ahî Babaları” olarak da bilinen bu zümreler, yol kenarlarına, ıssız yerlere kurdukları tekke ve zaviyelerle yerli halka, gelip geçen yolculara en güzel şekilde hizmet sunuyor; fakirlerin, yolda kalmışların, kimsesizlerin, hastaların yardımlarına koşuyorlar ve böylece gönülleri fethediyor, bu insanların kendi istekleriyle Müslüman olmalarını sağlıyorlardı. İslam’ı tasavvuf yoluyla ruhunun derinliklerine işleyen bu gönül insanlarının ve onların kurduğu tekke ve zaviyelerin Anadolu ve Rumeli’nin fethinde büyük katkıları olmuştur. Sadece fetihlerde değil söz konusu toprakların imâr ve iskânında, siyâsî ve iktisadî hayatın düzenlenmesinde, sosyal ve kültürel hayatın zenginleştirilmesinde de çok önemli katkılar sağlamışlardır.(1)
250 yılı aşkın bir süre Osmanlı idaresinde kalan Girit’in fethedilmesi ve İslamlaşması da Anadolu’dan Rumeli’den pek farklı olmamış, burada da tasavvufî zümrelerin katkısı büyük olmuştur. Girit’in fethinden bir süre önce Kadirîliğin Rumiyye kolunun kurucusu İsmail Rumî (ö.1053/1643), piri Abdülkadir Geylanî Hazretlerinin “Yâ Rumî! Rum’a git, tarikatımı orada neşret!” manevi işareti ile Anadolu, Mısır ve Rumeli’de tekkeler kurmanın yanında Girit’te de bir tekke kurmuş ve birçok halife görevlendirerek adadan ayrılmıştır.
Bu tasavvuf ehli gönül erleri yerli halk tarafından o kadar sevilmişlerdir ki kendilerine şiar edindikleri Yunus Emre Hazretlerinin “Bir kez gönül yıktın ise/Bu kıldığın namaz değil/Yetmiş iki millet dahi/Elin, yüzün yumaz değil.” nutku, yerli halkın dilinde ve gönlünde “Hilyus tekkedes ke camya/Na htisis ya na yasis/Afu emena tiranas/Ola hamena tasis (Bin tekke cami yaptırsan/Hayatının bahşı için/Sen bana eziyet ettikçe/Her şeyini yitirmişsin.)” şeklinde makes bulmuştur.(2)
Kadirîlik, Girit adasında Kandiye, Resmo ve Hanya’da kendisini göstermiştir. Evliya Çelebi’ye göre, fetihten sonra Kandiye kalesine Abdülkadir Geylanî (k.s) yolundan bir şeyh gelerek dervişleri ile birlikte zikir halkaları kurmuştur. Her gün büyük topluluklar halinde gönül sohbetleri edilmiştir.(3)
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’ndeki kayıtlardan Kandiye’de üç tane Kadirî tekkesinin olduğunu öğreniyoruz. İlki Şeyh Ali Efendi Zaviyesi, ikincisi Arif Baba Dergahı’dır. Şeyh Ali Efendi Zaviyesi, Tophane’deki Kadirîhane şeyhlerinin birinden hilafet aldığı belirtilen Hanyalı Ali Efendi tarafından (ö.1205/1794) 18.asırda Kandiye’de kurulmuştur.(4) Esasen Şeyh Hacı Muhammed Efendi tarafından tesis olunan ve Tophane Tekkesi diye de bilinen tekkenin 19. asrın sonlarına kadar faal olduğu bilinmektedir.
Arif Baba Dergâhı’na gelince, burada 1856 yılında Şeyh Mustafa Arif Efendi irşad postunda olup, 1863 yılında tekkenin ikmâl ve tamiri için yazı çıkarılmıştır.(5)
Kandiye’deki üçüncü tekke ise Burhan Baba Dergahı’dır. 1921 yılına ait kararda Burhan Baba Dergahı’nın vakıf şartları gereğince söz konusu tekkede sadece Kadirî adâb ve erkânının uygulanması gerekmektedir. Ancak tekkeyi yöneten Sakalaki Timur Efendi, Rifaî yoluna mensuptur. Sonradan anlaşıldığı kadarıyla Sakalaki Timur, tekkede Kadirî usulüne uymayıp Rifaî adâbını uygulamak istemiştir.(6) Bunun üzerine tarikata mensup kırk dokuz kişi imza toplayarak dergâha Kadirî yolundan birinin atanmasını talep etmişlerdir.
Tarikatın Hanya’daki faaliyetlerine gelince, BOA’daki kayıtlara göre Hanya’daki Kadirî Tekkesi’nin müessisi Şeyh Süleyman Efendi’dir. Süleyman Efendi aynı zamanda Hz.Peygamber’in (s.a.s) soyundan gelmekte olup, Hanya “Reis’ül-Meşayıhı” yahut “Şeyhü’l-Meşayıhı”(Şeyhlerin Başkanı) ünvanına da sahiptir.(7)
Resmo’da da Kadirîliğin faaliyet gösterdiğini belirtmiştik. Şehirde Valide Sultan’ın Resmo Kalesi dışındaki Pir Abdülkadir Geylanî(K.S)’nin cami, imaret ve tekkesine bazı gelirler vakfettiği belirtilmiştir.(8) Resmo’da, tarikatın Rumiyye kolu da etkili olmuştur. Şöyle ki, Girit’te bu kolun müessi olan İsmail Rumî’nin bir tekke kurduğu ve burada görevlendirdiği halifelerinin gayr-i müslim halk tarafından şehit edilmesi üzerine İstanbul Fatih semtindeki Körükçü Tekkesi’ni kuran halifesi Körükçü Mehmet Efendi’yi adaya gönderdiği ve bu zâttan sonra pek çok şeyhin burada postnişinlik yaptığı bilinmektedir.
Tespit edildiği kadarıyla adada Bektaşîliğe bağlı 10, Halvetîliğe 7, Celvetîliğe 1, Mevlevîliğe 1, Kadirîliğe 8, Nakşbendîliğe 4, Bayramîliğe 1 ve tarikatı tespit olunamayanlara bağlı 6 tekke olmak üzere toplam 38 tekke faaliyet göstermiştir.(9) Bu sonuçlara göre adada en etkili olan tarikat Bektaşîlik olup ikinci sırayı Kadirîlik ve üçüncü sırayı da Halvetîlik almaktadır.
Ayrıca, Girit’te Kadirîliği temsil ettiği bilinen üç sûfî şair vardır. Bunlar: Râmiz el-Kadirî, Aşkî ve Yahya Kamî’dir. Divan’nında başta Hz.Peygamber (s.a.s) Efendimiz olmak üzere Ehl-i Beyt’e ve bilhassa Hz. Ali’ye (k.v) yer veren Aşkî’nin bağlı bulunduğu Kadiriyye tarîkatı ile ilgili bir şiiri şöyledir:
Kutb-ı âlem pirimiz
İsm-i a’zam gülümüz
Cümle dilde ismimiz
Kadirîyiz Kâdirî
İmam Hüseyn aşkına
Ergör Mevlam sırrına
Canlar fedâ yoluna
Kadirîyiz Kadirî
Esrârullah mahzeni
Açıldı Hak gülşeni
Ehlullâhın sultânı
Kadirîyiz Kadirî
Cedd-i Resul ol veli
Yoludur sırr-ı Ali
Mesrur et cân u dili
Kadirîyiz Kadirî
Derviş Aşkî bendeni
Esirge bîçâreni
Fedâdır cân u teni
Kadirîyiz Kadirî (10)
Dipnotlar
1. Selami Şimşek, Dünden Bugüne Girit’te Türk Tasavvuf Kültürü,Doğu Kitabevi,İstanbul.,s.11
2. Şimşek,a.g.e.,s.13
3. Evliya Çelebi,Evliya Çelebi Seyahatnamesi,Haz.Seyit Ali Kahraman,C.VIII,s.225-239
4. BOA,C.EV., Dosya No:158, Gömlek No:7873,1551209
5. BOA,MUL,Dosya No:790,Gömlek No:29,18Ra1280
6. Melike Kara,Girit Kandiye’deki Müslüman Azınlık Cemaati,Basılmamış Yüksek Lisans Tezi,Mersin Üniv.Sos.Bil.Enst.,2007.,s112
7. BOA,İML.,Dosya No:5,Gömlek No:1310/N-21,20 N 1310
8. A.Nükhet Adıyeke,Osmanlı İmparatorluğu ve Girit Bunalımı,s.105
9. Selami Şimşek,a.g.e.,s.192
10. Aşkî,Divan,vr.73b-74a.
Bizi sosyal medyada paylaşın: