İlham; küllî ruhun, saflığına, kabiliyetine, istidadına göre insan ruhunu uyarmasıdır. O vahyin kısmî bir yansımasıdır. Vahiy, gaybî hallerin ayan beyan tezahür etmesi olup, ilham ise gaybî şeylere kapalı bir tarzda işaret edilmesidir. Vahiyden hâsıl olan ilme nebevî ilim, ilhamdan hâsıl olan ilme de ledünnî ilim denir.
Ledün ilmi, gayb lambasından ışıyan latif, saf ve cilâlı bir kalbe düşen ziya gibidir ki, Allah Teâlâ ile ruh arasında hiçbir vasıta olmaksızın elde edilir.
Bütün ilimler "küllî ruh" tarafından malûmdur ve onda mevcuttur. "Küllî akıl", "küllî ruh"tan daha üstün, daha mükemmel, daha kuvvetli olup Bârî-i Teâlâ'ya daha yakın olduğu için küllî ruhun, küllî akla nisbeti, Havva'nın Âdem'e nisbeti gibidir. Küllî ruh da sair mahlûkata nisbeten daha azîz, daha latîf ve daha üstündür.
Bu sebeple küllî aklın feyiz saçmasıyla vahiy, küllî ruhun aydınlatmasıyla da ilham doğar. Öyleyse vahiy enbiyanın süsü, ilham evliyanın ziynetidir. Nasıl ki ruh akıldan, velî nebîden derece bakımından aşağı ise, ilham da vahiyden aşağı bir mevkide yer alır. İlham vahye nisbetle zayıf, rüyaya nisbetle kuvvetlidir. Bütün bunların ışığında diyebiliriz ki gerçek ilim enbiya ve evliyanın ilmidir.
Vahiy resullere mahsus olup Hz. Âdem, Hz. Musa, Hz. İbrahim, Hz. Muhammed vb. resullere (aleyhimüsselâm) vahiy gönderilmiştir.
Nübüvvet ile risâlet arasında fark vardır. Nübüvvet, kudsî ruhun malûmat ve mahlûkatın hakikatini bilebilmesidir. Risâlet ise, bu hakikatleri ehline yani faydalanmak isteyen ve buna kabiliyeti olan insanlara tebliğ etmektir. Bazen ruhlardan biri tevafuken bu hakikatleri elde edebilir, fakat birtakım sebep ve özürler nedeniyle bunları tebliğ edemez.
Ledünnî ilim, Hz. Hızır'da (a.s) olduğu gibi nübüvvet ve velayet ehline mahsustur. Allah Teâlâ bunu haber vererek, "Ona tarafımızdan bîr ilim öğrettik"34 buyurmaktadır. (Kehf 18/65)
Emîrü'l-mü'minîn Hz. Ali b. Ebû Tâlib (r.a) şöyle demiştir:
"Dilim ağzıma konulunca kalbimde bin tane ilim kapısı açıldı. Her bir kapının da bin tane kapısı vardır."
Yine Hz. Ali, bir başka sözünde şöyle der:
"Benim için bir minder konsa ve ben onun üzerine otursam Tevrat ehline Tevrat'larıyla, İncil ehline İncillleriyle, Kur'an ehline Kur'an'larıyla hükmederdim."
İşte bu öyle bir mertebedir ki ona insanî öğrenimle nail olmak mümkün değildir. Yalnızca kendisine ledün ilmi verilenler buna erişebilir.
Yine Hz. Ali (r.a):
"Hz. Musa zamanından beri Tevrat'ın şerhinin kırk yük olduğu anlatıla gelir. Eğer Allah Teâlâ bana izin verseydi, sadece Fâtiha'nın elifinin şerhi kırk yük olurdu" demiştir. İlimlere bu derece vukufiyet ancak ilâhî, semavî ve ledünnî bir yolla olabilir.
Allah Teâlâ bir kula hayır dilerse kendisi ile onun arasındaki perdeyi kaldırır. Bu şekilde birtakım kevnî sırlar o kula aralanır ve bunların mânaları o kişinin zihnine nakşedilir. O da bu hakikatleri, Allah'ın dilediği kullara açıklar.
Hikmetin hakikatine ledün ilmiyle ulaşılır. Bu mertebeye ermeyen insan hikmet sahibi olamaz. Çünkü hikmet Allah vergisi olup hakkında şöyle buyrulmuştur:
"Allah hikmeti dilediğine verir. Hikmet verilen kimseye çokça hayır verilmiştir. Bunu ancak akıl sahipleri düşünüp ibret alırlar." (Bakara 2/269)
Ledün ilmine nail olanlar birçok ilmi tahsil etmekten, insanî öğrenimin zahmetlerinden kurtulurlar. Az öğrenip çok bilirler, az yorulup çok istirahat ederler.
Ey kardeşim, bilmiş ol ki, vahyin kesilmesiyle risâlet kapısı kapanmıştır. Hakikat ortaya konduktan, din tamamlandıktan sonra insanların resul gönderilmesine zaten ihtiyacı kalmamıştır. Bu konuda Allah Teâlâ: "Bugün sizin dininizi tamamladım" (Mâide 5/3) buyurmuştur.
İnsanların ihtiyacı olan bütün ilimler açıklandıktan sonra resul gönderilmesi hikmete aykırıdır.
Küllî ruhun nuru insanları aydınlatmaya devam etmekte olup, ilham kapısı kapanmamıştır. Çünkü insanların daima yardıma ve uyarılmaya ihtiyacı vardır. İnsanlar her an vesveselere kapıldıkları ve şehvete düştükleri için, davet ve risâlete değil, uyarılmaya muhtaçtırlar. Bu sebeple Allah Teâlâ mucizevî nitelikte olan vahiy kapısını kapamış, hayatın idamesini kolaylaştırmak maksadıyla rahmetinin tecellisi olan ilham kapısını açık bırakmıştır.
Böylece Allah Teâlâ lutfunu ve dilediği kimseleri hesapsız rızıklandırdığını anlamaları için kulları arasında dereceler takdir etmiştir.
İmam Gazalî, Ledün Risâlesi