İstiğfârın en faziletlisinin şu dua olduğu rivayet edilmiştir: Ey Allahım! Sen benim rabbimsin. Ben ise kulunum. Sen beni yarattın. Ben ise gücüm yettiği kadar senin ahdinde ve va'dinde bulunuyorum. Yaptıklarımın şerrinden sana sığınıyorum. Benim üzerimdeki nimetlerini ikrar ve itirâf ediyorum ve aynı zamanda nefsimin üzerine günâhımı ikrar ediyorum. Muhakkak ben nefsime zulmettim. Günâhımı itiraf ettim. O hâlde daha önce yaptığım ve gelecekte yapacağım günahlarımı bana bağışla. Çünkü bütün günahları bağışlayacak olan ancak sensin. Senden başka hiç kimsenin buna gücü ve kuvveti yetmez. (Buharî, Şeddad b. Evs'den)
Ashab'ın ve Âlimlerin Sözleri
Hâlid b, Mi'dan şöyle der; Allah Teâlâ (c.c) şöyle buyurmaktadır:
'Benim nezdimde kullarımın en sevimlisi, benim için birbirini sevenler, kalpleri mescidlerle ilgilenen ve seher vaktinde istiğfâr edenlerdir. İşte bunlar o kimselerdir ki, ben yeryüzündeki insanları herhangi bir ceza ile cezalandırmak istediğim zaman onları hatırlar, onların yüzü suyu hürmetine o cezadan vazgeçer ve yeryüzündeki insanlardan o cezayı uzaklaştırırım."
Katâde şöyle demiştir:
"Kur'an sizi hastalıklara ve o hastalıkların tedâvisine muttalî kılar. Hastalıklarınız ise günahlarınızdır. Onların tedavileri ise istiğfârdır."
Hz. Ali (r.a) şöyle demiştir: "Beraberinde kurtuluş çaresi olduğu halde helâk olan bir kimsenin durumuna hayret ediyorum!"
Bu esnada Hz. Ali'ye: "Nedir bu kurtuluş çaresi?" diye sorulunca, şöyle dedi:
"İstiğfar..."
Yine Hz. Ali şöyle demiştir: "Allah Teâlâ herhangi bir kuluna istiğfarı ilhâm etmiş ise, onu azaba uğratmamayı dilemiştir."
Fudayl şöyle demiştir: "Kulun 'Estağfirullah' demesi, 'Beni günahlarımın sapmalarından koru' anlamına gelir."
Âlimlerden biri şöyle demiştir:
"Kul, günah ile nimet arasında bocalamaktadır. Onların ikisini de ancak Allah'a hamd ve günâhından istiğfar etmesi ıslâh edebilir."
Rebî b. Hayseme şöyle demiştir:
"Sakın hiçbiriniz 'Ben Allah'tan günâhımın affını diler, ona dönüş yaparım' demesin. Eğer dediğini yapmazsa, günah ile yalanı bir arada yapmış olur. Fakat şöyle diyebilirsiniz: 'Ey Allahım! Beni affet, tevbemi kabul et!'
Fudayl b. Iyaz şöyle demiştir: "Günahı terketmeksizin yapılan tevbe yalancıların tevbesidir."
Rabiatü'l-Adeviye şöyle demiştir: "Bizim istiğfârımız bile birçok istiğfâra muhtaçtır."
Hükemâdan biri şöyle demiştir: "Kim günahtan pişmanlık duymadan istiğfâr ederse, bilmeyerek Allah ile alay etmiş demektir."
Bir bedevinin Kâbe'nin perdesine yapışarak şöyle dediği nakledilir:
"Ey Allahım! Günah üzerinde ısrar ederek yapmış olduğum istiğfâr muhakkak kötülüktür. Senin affının genişliğini bildiğim halde senden bağışlanmamı dilemeyi terketmem de âcizliktir. Acaba benden zengin olduğun halde, daha ne zamana kadar nimetler vermek suretiyle kendini bana sevdireceksin? Ben sana muhtaç olduğum halde daha ne zamana kadar günahlarla kendimi sana buğzettireceğim? Ey va'dettiği zaman va'dini derhal yerine getiren Allah! Ey kulunu tehdit ettiği zaman affeden Allah! Ben büyük cürmümü senin büyük affına dâhil eder ve sana sığınırım. Ey rahmet edenlerin en rahmet edicisi Allah..."
Ebu Abdullah el-Verrak şöyle demiştir:
"Eğer günahların yağmur taneleri ve deniz köpükleri kadar olsa bile, sen şu dua ile ihlâslı bir şekilde rabbini çağırdığın zaman o günahların tümü silinir:
Ey Allahım! Her günah(ım) için senin affını talep ediyorum. Öyle günah ki, ondan sana dönüş yapmış, sonra ikinci bir defa onu yapmaya yeltenmişimdir. Sana nefsimden va'dettiğim ve yerine getirmediğim her hareketimden ötürü senin affını isterim, Zât-ı ulûhiyyetini irâde edip de sonra başkasının karışmış olduğu her amelimden sana sığınır ve senin affını talep ederim ve yine bana ihsân ettiğin nimetleri kötüye kullanıp onunla sana isyân ettim, ondan da beni affetmeni talep ederim. Ey gaybı ve şehâdeti (hâzırı ve geleceği) bilen Allah! Gündüzün ışığında, gecenin karanlığında, cemaat içinde, tenha yerlerde, gizlide, açıkta, işlemiş olduğum günahların tümünden dönüp hepsini silecek olan affını talep ediyorum, Yâ Halîm!"
Denildiğine göre bu istiğfâr Hz.Adem'in veya Hızır'ın istiğfârıdır.