شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذٖٓي اُنْزِلَ فٖيهِ الْقُرْاٰنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدٰى وَالْفُرْقَانِۚ فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُؕ (Bakara suresi, 185)
Aziz Müslümanlar!
Bugün cuma günü, arefe günü ve bu gece teravihlerle Ramazan ayına Bismillah deyip başlıyoruz, inşallah. O itibarladır ki sayıları, adedi, günleri belli olan Ramazan ayında akıl baliğ olan tabiatıyla Müslüman olan her mü'mine, her Müslümana bu Ramazan ayında oruç tutmak farzdır. Akıl baliğ olduktan sonra bu farziyet başlıyor, farzdır. Cenâb-ı Allah celle ve ala Hazretleri ümmet-i Muhammed olarak bu yükümlülüğü, bu sorumluluğu bize vermiştir. Ama her zaman söylediğimiz gibi Ramazan ayında her zaman hadisi şeriflerde de ayeti kerimelerde belirtildiği üzere, bunları size naklettiğimiz gibi, Ramazan ayı mübarek bir ay, on bir ayın sultanıdır. Biz onun için Ramazan ayını 'Merhaba Ya Şehr-i Ramazan' ‘Hoş Geldin Ya Şehr-i Ramazan’ diye karşılıyoruz. Bakınız Cenâb-ı Mevla ayet-i kerimede buyuruyor ki:
شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذٖٓي اُنْزِلَ فٖيهِ الْقُرْاٰنُ (Bakara suresi, 185)
‘O Ramazan ayıdır ki, o ayda Kur'an-ı Kerim nazil olmuştur’. Demek ki mübarek oluşu Kur'an-ı Kerim’in bu ay içerisinde inmeye Peygamber aleyhisselatı vesselam Efendimize, Hira mağarasında ‘İkra' emriyle gelmesiyle başlamıştır. O itibarladır ki,
هُدًى لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدٰى وَالْفُرْقَانِۚ (Bakara suresi, 185)
‘Bu Ramazan ayında inen Kur'an var ya işte o Kur'an-ı Kerim insanların hidayetine sebeptir’. Hidayetini temin eden muazzam bir kelamdır. Cenab-ı Allah'ın kelamıdır. O'nun gibi bir kelam ve söz yoktur.
فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُؕ (Bakara suresi, 185)
Kur'an-ı Kerim tabiatıyla böyle mübarek oluşunu insanlara hükümleri açıklayıcı oluşunu, açıkladıktan sonra, bildirdikten sonra Cenâb-ı Mevla buyuruyor ki: 'Bu mübarek ayda kim ki sıhhat, afiyet içerisinde o aya ulaşırsa o ay oruçlu bulunsun.’ diye buyuruyor.
Mü'min kardeşlerim!
Evet, bu itibarladır ki, bu mübarek Ramazan ayını ganimet bilerek değerlendirmeye çalışalım. Geceleri teravih kılmak mü'min, mü'mine erkek, kadın herkese sünneti müekkededir. Evet, kuvvetli bir sünnettir. Rasulullah aleyhisselatı vesselam Efendimiz bunu yapmıştır ve ümmet-i Muhammedin de bu sünneti bu ayda icra etmeleri, yerine getirmeleri gerekir. Her mü'minin üzerine gerekmektedir. O itibarladır ki Müslüman kardeşlerim, geceleri teravih kılalım! Tabi evde yalnız başımıza kılmak da mümkündür eğer kılabiliyorsak. Kılmayı öğrenmemiz lazım, kılabiliyorsak diyorum beni yanlış anlamayın. 20 rekât dan müteşekkil 2 rekât da veya 4 rekât da selam verilerek kılınan, Peygamberimizin kıldığı bir sünnettir. Bunu yapalım, yapmaya çalışalım. Ama camilere gider kılarsak bu daha faziletli ve efdaldir. Çünkü hem geliş gidişimizde hem de o cemaatle kılışımızda bize sevaplar verilmektedir. Bunu bilelim. Hasta olanlar veya çocuğu olup da emzirenler için sonradan ifâkat bulup, hastaların ifâkat bulduktan sonra, iyileştikten sonra, ondan sonra diğer durumlarda yolcu olanlar yolculukların bitiminde ve emzirme durumunda olanlar onun bitiminde bu ayın tutamadıkları günlerini mutlaka kaza edip tutmaları gerekmektedir. Özürsüz olarak terk etmek Müslüman kardeşlerim bizlere Müslümanlara yakışan bir tavır değildir! Doğru bir durum değildir. Bu itibarla sahur ile başlayıp, akşam ezanına kadar devam eden zaman içerisinde yemeden içmeden ondan sonra diğer yasak olan şeylerden sakınmamız lazımdır. Gündüzlerimizi de oruçlu bulunduğumuz gibi tabi imkânımız olduğu ölçüde ki imkânımızda vardır. Zikir, tesbih, Kur'an okumakla geçirmemiz gerekmektedir. Nasıl ki nefsimizi yemeden, içmeden tutuyorsak, her türlü günahlardan da uzak yaşamamız gerekmektedir bu ay içerisinde. Ee bu aydan sonrada öyle. Bu ayda kazandığımız güzellikleri de bir sene boyu, on bir ay devam edecek Ramazan ayına kadar. Ondan sonra ömrümüzün sonuna kadar bu şekilde devam ettirmemiz gerekmektedir. Bizim İslami yaşayışımız, Müslümanca yaşayışımız budur. Ancak bu şekilde kurtuluşa erenlerden oluruz.
الٓمٓۚ ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَۚ فٖيهِۚ هُدًى لِلْمُتَّقٖينَۙ
buyuruyor Cenab-ı Allah. ‘Elif lam mim’ manasını Allah celle ve ala Hazretleri bilir. Ama ondan sonra gelen ayeti kerimede:
ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَۚ فٖيهِۚ هُدًى لِلْمُتَّقٖينَۙ
‘Bu kitap var ya bu kitapta hiç şek şüphe yoktur.’ (Bakara suresi, 2) O Kitap, Kur'an-ı Kerim indiği zaman Peygamber aleyhisselatu vesselam Efendimize nasıl iftiralar yapılmıştır bir bilseniz. O'na şair dediler, kâhin dediler efendim uydurulmuş söz dediler vesaire vesaire iftiralarla Kur'an nurunu söndürmeye çalışmışlardır.
Mü’min kardeşlerim!
وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ
‘Allah nurunu tamamlamıştır kâfirler istemese de.’ (Mü'min suresi, 14). Onun için bu ayetin devamında Mü’min olanları Cenâb-ı Erhamurrahim olan Allah anlatırken:
اَلَّذٖينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ
‘O kimseler ki gayba görmedikleri halde, meleklerin varlığına, Cenâb-ı Allah’ın varlığına, ahiret gününe, bunları görmedikleri halde inanırlar.’ (Bakara suresi, 3) Bunlardan bir tanesini inkâr etmek, kişinin İslam dininden çıkmasına sebep ve vesiledir.
وَيُقٖيمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۙ
‘O mü’minler öyle mü’minlerdir ki namazı dosdoğru kılarlar, bizim vermiş olduğumuz nimetlerden de infak ederler.’(Bakara suresi,3)
Mü’min kardeşlerim!
Bu ayet böyle devam eder. Demek ki namazımızı da, beş vakit namazımızı da, buradan söylüyorum, ihmal etmememiz gerekmektedir. Tabi bundan sonra bu güzel vasıflar Müslümanlarda olduktan sonra
اُو۬لٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Rabbimiz bu ayet-i kerime de, sure-i celile de buyuruyor ki: ‘İşte böyle olanlar varya, onlar hidayet üzeredirler. Hidayet üzere olanların ta kendileridir ve onlar yarın, kıyamet gününde felaha ermiş olanlardır.’ (Bakara suresi, 5). Rahata ermiş olanlardır. Kurtuluşa ermiş olanların ta kendileri. Onun için düstur, kaide, kanun o. İman et, namaz kıl, oruç tut, Müslümanca yaşa ve felaha er, eriştir. Bu olmalıdır bizim logomuz, bizim rehberimiz bunlar olmalıdır. Kur’an, sünnet ölçüleri içerisinde bunlar olmalıdır.
Mü’min kardeşlerim!
Ramazan-ı Şerif ayı işte böyle mübarek bir aydır. Cenâb-ı Peygamber aleyhisselatu vesselam Efendimiz, O’na salat ve selam olsun, O buyuruyor:
‘Benim ümmetim Ramazan ayında ne türlü bereketin, hayrın olduğunu bilmiş olsalardı, (maddi ve manevi) ne türlü hareketin ve bereketin olduğunu bilmiş olsalardı bütün senenin Ramazan ayı olarak geçmesini arzu ederlerdi. İsterler, dua edip yalvarırlardı.’ diye buyrulmaktadır.
O itibarla gündüzleri oruç tutmakla, geceleri teravih kılmakla, bu inanç içerisinde olan Müslümanlar için kurtuluşu Peygamber aleyhisselatu vesselam Efendimiz haber vermektedir. Rasulullâh aleyhisselatu vesselam Efendimizin şu mübarek sözü ile tamamlayalım: ‘Size Ramazan ayı gelmiştir. O mübarek bir aydır. Bereketli bir aydır. Bereketleri saymakla bitmez. Allah celle ve ala Hazretleri gündüzleri oruç tutmanızı size farz kılmıştır. Gökyüzünün rahmet kapıları bu ayda açılır.’
Görüyor musun? Ben niye görmüyorum diye bir kimse hiçbir zaman diyemez. Gören göz, işiten kulak, anlayan zihin ve itaatli kişiler Cenâb-ı Allah celle ve ala Hazretleri için bu şekilde buyurmaktadır. ‘Cehennemin kapıları da bu ayda kapatılır. Şeytanlar da bu ayda hapsedilir.’ Onlarda demirden zincirlerle bağlanırlar. Bir ay olarak hapiste tutulurlar mü’min kardeşlerim. Böyle buyrulmaktadır. O itibarladır ki, söylediğimiz gibi yolcuların, ondan sonra mazeretli olanların dışındakilerin bu ayı böyle değerlendirmeleri gerekmektedir. Ama yolcular için de diyor ki:
‘Siz seferde iseniz tutmayabilirsiniz.’ (Bakara suresi, 185)
‘Ama kendinizi biraz iradenize sahip olmak suretiyle tutarsanız bu sizin için daha hayırlıdır.’ Dünkü gibi yolculuklar, bugün zor değiller. Dün zorluk vardı yolculuklarda ama bugün daha da kolaylıklar var. İşte o bakımdan bugün, içerisinde bulunduğumuz Ramazan ayında gücümüz yetiyor ise yolculuk esnasında tutmaya çalışalım. Murad ederseniz Allah kolaylığı da verir ama tutulmadığı takdirde Ramazandan sonra kaza olunması icap etmektedir.
Müslüman kardeşlerim!
O bakımdan sahurla iftarı, tabi sahuru mümkün olduğu kadar geciktirelim. İftarı da anında yapalım. Allah Resulü, Sevgili Peygamber aleyhisselatu vesselam Efendimiz buyuruyor ki; ‘Mü’min için iki tane sevinecek zaman vardır oruçlu için. Oruçlunun iki sevineceği zaman vardır iftar ettiği zaman sevinir oruç tuttum diye.’ Hakikaten iftar sofraları neşeli sofralar olmaktadır. Bu itibarla Hadisin tamamı şöyle: ‘Rabbine kavuştuğu zaman, öldüğü zaman, oruç tutması sebebiyle sevinecektir.’ Neden? Çünkü ‘Oruç, Benim içindir.’ buyuruyor Cenâb-ı Mevla. Hadis-i Kutsi bu. ‘Ve onun mükafatını Ben sayısız olarak veririm, çok çok vereceğim.’ buyrulmaktadır.