Muridan
Sevabı Sona Ermeyen Ameller - 2.Bölüm

Sevabı Sona Ermeyen Ameller - 2.Bölüm

Hayr-u hasenat hususunda canlı olan diğer varlıklara da böyle şefkatle muamele etmek gerekir.

Ama zararlı olan akrep, yılan gibi şeyler öldürülebilir mi? Tabi, zararlı. Zarar veren şeyi öldürürsün. Ama ateşte yakarak değil. Öldürülecek şey ne ise onu bir vurmada öldürmen lazım. Hatta bakınız hayvanlara şefkatle muamele etmek için kurbanlarımızı keserken bile Peygamberimizin tavsiyesi nedir? Ne buyuruyor?

‘Bir zararlı olan şeyi öldürdüğünüz zaman onu güzellikle öldürünüz’Yakarak, yavaş yavaş canını alarak (değil). Bir vuruşta öldür fazla eziyet çektirmeyin. Şöyle kulaklarınızda küpe olsun.

‘Hayvanları boğazladığınız zamanda güzel bir şekilde boğazlayın.’

Güzel ne? Kesmez bir bıçakla yap.  Hayvana eziyet… Ve hatta Peygamberimiz:

‘Siz bıçaklarınızı keskin yapınız. Kurbanlarınızı keserken bir vuruşta hayvanlarınızı rahat ettiriniz.’buyuruyor.

Bu İslam’ın ne kadar güzel olan bir şeyidir. Kimsenin İslamiyetin aleyhinde ne şarkı, ne garbı, ne ateisti, ne inançsızın, kâfirin bir söz söylemeye hakkı yok. Bilmiyor. Ama onlar şeytanın oyuncağı olmuşlar, İslam’a böyle durmadan yoğunlaşıyorlar. O itibarla, böyle güzelliklerle dolu bir dine sahibiz. Allah bu dinden bizi ayırmasın. Yoksa ahiret âlemine bir bak onu sebep kılar, bunu sebep kılar; dünyayı böyle, insanları böyle mahveder, gider.

Hiç kuluna zulmeder mi Mevlâsı,

Kişinin çektiği kendi belası…

            Kendi yaptığı günahları sebebiyle… Aman, Sen Hoca Efendi! Niye böyle gene suçlayıp duruyorsun? Ama insanlığı görmüyor musunuz? Günahlar artık ayyuka çıktı. Sanki şu yeryüzü alarm veriyor. Zelzeleler, tabî afetler, doğal afetler… Bu afetler, bunlar boşuna değil. Siz emin misiniz?

ءَاَمِنْتُمْ مَنْ فِي السَّمَٓاءِ اَنْ يَخْسِفَ بِكُمُ الْاَرْضَ فَاِذَا هِيَ تَمُورُۙ

اَمْ اَمِنْتُمْ مَنْ فِي السَّمَٓاءِ اَنْ يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِباًؕ

(Mülk suresi, 16-17)

Hepinizin ezberindedir belki. ‘Tebarekellezi’ dediğimiz değil mi? O sure de geçiyor.

‘Yerin içine batırmayacağından emin misiniz?

Gökten sizin üzerinize taş yağdırmayacağından emin misiniz?’

Biz şükür ki bunları biliyoruz. Yarabbi! Sen her şeye kadirsin. Bizi affet diye dua ediyoruz. Allah Müslümanları böyle afetlerden korusun. Bunları ayet haber veriyor. Cenâb-ı Mevlâ bize haber veriyor. Duyduğumuzda ne yapıyoruz? Ümitsizliğe mi düşüyoruz? Hayır! Yani şu bakımdan diyorum. Korkuyoruz ve dua ediyoruz Cenâb-ı Allah’a karşı. Rabbim bizi korur. Müslümanları korur. ‘Biz yaptık, Sen bizi affeyle!’ şeklinde dua etmek lazım. Tevbe ve istiğfar etmek lazım. Bak bu zikir meclislerinin gayesi de bu. Resulullâh yüz defa tevbe ediyor. Bize diyor ki: ‘Sizde yüz defa tevbe edin.’ Kur’an da, ayetlerde buyruluyor ki: ‘Biz size azap edici değiliz. Siz yaptığınız günahlara istiğfar ettiğiniz takdirde Biz sizin kılınıza bile dokunmayız.’ Cenâb-ı Mevlâ diyor. O’nun sözünden daha güzel bir şey var mı?  Onun için siz bu zikir meclislerini, dersleri ganimet bilelim. Boşuna verilmiş şeyler değil. İstiğfar edelim. Çok şeyler var. Demek ki amel defteri böyle devam ediyor.

            Birincisini söyledik. İkincisini söyledik mi? ‘Faydalı bir ilim bırakmak’ Kitap yazmak… Sağlığındayken vaaz etmek… Bunlarda hayr-u hasenata giriyor. ‘Bir kişinin hidayetine sebep olmak vadiler dolusu deveden daha hayırlıdır. buyuruyor Peygamber Efendimiz. Kime diyor bunu Peygamber Efendimiz? Hazreti Ali Efendimize. ‘Ya Ali! Sen bir kişinin hidayetine sebep olursan…’ Bir sebep yani bir laf söylersin, bir nasihat edersin tutar onu daha sonra işte yüklenip gidersin. Zikir de öyle değil mi? Dağlar kadar insana böyle sevap olarak yazılır. Oda öyle.

Üçüncüsü, arkadan dua edecek salih bir evlat… İster kız olsun, ister erkek olsun. Bu hiç fark etmez. İslam böyle diyor. Yoksa cahiliye âdeti gibi kızları bir köşeye itip veyahut kumlara gömmek katiyen men ediyor bunu. Onlar âr olarak kabul ediyorlardı kız evladını. Bide açlık sebebi ile öldürüyorlardı. Kumlara gömüyorlardı. O adet öyleydi. Öyle canavar bir toplum, dalalet içerisinde bir toplum idiler. Peygamberimiz geldi ve onları tuttu kaldırdı. Bunların hepsini ortadan (kaldırdı). Faizi kaldırdı. Adam öldürmeyi kaldırdı. Güzelliği getirdi. Cenâb-ı Mevlâ buyuruyor ki:

وَلَا تَقْتُلُٓوا اَوْلَادَكُمْ مِنْ اِمْلَاقٍؕ نَحْنُ نَرْزُقُكُمْ وَاِيَّاهُمْۚ

‘Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin; Biz sizin de rızkınızı veririz, o çocuklarında rızkını veririz.’ (En’âm suresi, 151) Bundan korkmayın ama tabi rızka da talip olun. Tembel tembel oturmayın. Yeryüzünün hazineleri elimizde. Bin bir çeşit meyve var, değil mi? Yenilecek içilecek. Her günde başka bir meyve bulunuyor, çıkarılıyor. Bunlar mevcut burada, Dünyada da yeni yeni faydalarını keşfediyorlar. Botanikler filan buluyorlar, çıkartıyorlar. Bir mangoyu düşünün. Bir muzu düşünün, değil mi? Tabî olanların hepsinin ayrı bir faydası var. Bunların hepsini Hazreti Allah bize tahsis etmiştir. ‘Ben dünyayı salih kullarım için, salih kullarıma Ben dünyayı miras olarak, mirasçı olarak bırakacağım.’ o şekilde buyuruyor. Salih olmak lazım demek ki. Nice insanlar gelip geçiyor üzerinden. Onları Hazreti Allah siler. Salih, mü’minleri o saraylara kondurur. Bu kadar basit. Allah Azimüşşân cümlemize mededü inayetler nasip eylesin. Böyle bir konuşma yapmak geldi içimden. Hata ettik ise affola.

Arkadan dua edecek yani ‘Allah, annemden babamdan razı olsun.’ diye dua edecek bir evlat bıraktığın takdirde arkadan sana sevap gürül gürül akar. İbadet ediyor, namaz kılıyor.

رَبَّـنَا هَبْ لَنَا مِنْ اَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ اَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقٖينَ اِمَاماً

(Furkan suresi, 74)

 ‘Ey Rabbim! Bize göz aydınlığı olacak evlatlar ver, ihsan eyle.’ Değil mi? Böyle dua edilir. Ayetler bunlar. Bize dualarla öğretilmiş.

Rabbenâ âtinâ fi’d-dünyâ haseneten vefi’lâhirati haseneten’ ‘Ya Rabbi! Dünyada bize iyilikler ver. Ahirette de iyilikler ver.’
‘Ve kınâ ‘azâbe’n-nâr’‘Bizi azaptan koru.’

Rabbena’ğfirlî’‘Ey Rabbim beni mağfiret eyle!’
ve li vâlideyye’‘Anneme babama da mağfiret et.’

Bak! Ne kadar güzel söylüyor. Önce can sonra canan ondan sonra böyle gidiyor. İlk önce kendini kurtaracak, kendine dua edecek. Çünkü insan böyle yaratılmış. Ondan sonra da vâlideyye’ ‘annemi babamı’ondan sonra da ‘ve lil mu’minîne’ ‘bütün mü’minleri’ diyor. Müslüman o ahiretin nasıl güzel olduğunu, cennetin nasıl güzel olduğunu anlayabildiği kadar ayetlerle, hadislerle anlıyor. Yani onu tarif etmekte mümkün değil. Anlayabildiği kadar anlıyor. Ve istiyor ki bütün insanlık da hidayet bulsun özellikle Müslümanlar kurtulsun. Annemi babama da ve bütün mü’minlere de mağfiret eyle.

Ahiretin güzelliklerini ayet anlatıyor ama biz tasavvur ve hayal edemiyoruz. Ancak belli bir noktaya kadar. Size bir hadis daha okuyayım mı? Bugün siz iyi bir dinleyicisiniz. Bende bir rahatlık var anlatmak için böyle bir istek geldi. Konuşana değil konuşturana bak. Öyle mi? Hadis-i Kutsi, Ben salih kullarım için hazırladım, hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın da işitmediği ve ben-i âdemin kalbine hayaline gelmeyecek şekilde güzelliklerle cennetler hazırladım.’Ve bize ondan sonra Cenâb-ı Allah diyor ki: Bu yerlerden, göklerden daha geniş olan Allah’ın mağfiretine koşunuz.

 

Abdullah Demircioğlu Hocaefendi’nin Sevabı sona ermeyen ameller sohbetinden (2. Bölüm)

Top