Rasûlullah (sav), hiç kimsenin kendisini arkadaşlarından farklı görmesini sevmezdi. Bir sefer esnâsında, ashâbından koyun kesip pişirmelerini istemişti.
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Rahmân’ın kulları öyle kimselerdir ki, yeryüzünde vakar ve tevâzû ile yürürler, câhiller kendilerine (hoşa gitmeyecek) lâflarla sataştığı zaman, «Selâm!» derler (geçerler).” (Furkân, 63)
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Allâh Teâlâ bana; «O kadar mütevâzı olun ki, kimse kimseye böbürlenmesin; kimse kimseye zulmetmesin!» diye emretti.” (Müslim, Cennet, 64)
Rasûlullah (sav), hiç kimsenin kendisini arkadaşlarından farklı görmesini sevmezdi. Bir sefer esnâsında, ashâbından koyun kesip pişirmelerini istemişti. Sahâbeden biri:
“Yâ Rasûlallâh, onu ben keseyim.” dedi.
Başka biri:
“Yâ Rasûlallâh, yüzmesi de benim vazîfem olsun.” dedi.
Bir başkası da:
“Yâ Rasûlallâh, pişirmesi de bana âit olsun.” dedi.
Fahr-i Kâinât Efendimiz de:
“O hâlde odun toplamak da bana âit olsun.” buyurdu.
Sahâbîler:
“Yâ Rasûlallâh! Biz onu da yaparız, Sizin yorulmanıza gerek yok.” dedilerse de Peygamber Efendimiz:
“Sizin, benim işimi de yapabileceğinizi biliyorum. Fakat ben, size göre imtiyazlı bir durumda bulunmaktan hoşlanmam. Çünkü Allâh Teâlâ, kulunun arkadaşları arasında imtiyazlı durumda olmasını sevmez.” buyurdu. (Kastallânî, el-Mevâhibü’l-Ledünniyye, Mısır, 1281,1,385)