“Sen İslâmiyet’i nurlandırdın ve onun mescidini süsledin. Allah da seni dünyada ve ahirette nurlandırsın!” buyurdu...
Peygamberimiz aleyhisselamın mescidi, önceleri yatsı ve sabah namazı vakitlerinde, kuru hurma dalları, yaprakları yakılarak aydınlatılırdı.
Temimü’d-Dârî, Şam’dan Medine’ye gelirken, yanında birkaç altın kandil ile kandil bağları getirmişti.(1)
Cuma gecesi, uşaklarından birine emretti; kandil bağlarını serdirdi.
Kandilleri astırdı.
Kandillerin içine, fitil ve zeytinyağı koydurdu.
Güneş batıp karanlık basınca, kandilleri yaktırdı.
Peygamberimiz aleyhisselam mescide gelip de mescidin kandillerle aydınlandığını, parladığını görünce:
“Kim yaptı bunu?” diye sordu.
“Temimü’d-Dârî yaptı, yâ Rasûlallah!” dediler.
Peygamberimiz aleyhisselam, ona:
“Sen İslâmiyet’i nurlandırdın ve onun mescidini süsledin. Allah da seni dünyada ve ahirette nurlandırsın!” buyurdu(2) ve:
“Mescidimizin kandilini kim yakacak?” diye sordu.
Temimü’d-Darî:
“Şu uşağım!” dedi.
Peygamberimiz aleyhisselam:
“Nedir onun adı?” diye sordu.
Temimü’d-Dârî:
“Fetih!” dedi.
Peygamberimiz aleyhisselam:
“Hayır! Onun adı Sirâc’tır!” buyurdu, Sirâc oldu.(3)