Hz. Ali’ye, akrabaları, kendisinin Resûlullah aleyhisselamla olan yakın akrabalığını ileri sürerek Hz. Fâtıma’yı ondan istemesi için baskı yaptılar. Sa’d b. Muaz da, bu hususta Hz. Ali’yi teşvik ve ikna etti.
Hz. Ali derki:
“Nihayet, Resûlullah aleyhisselamın huzuruna girdim. Kendisinin bütün manevî vakar ve heybeti üzerindeydi.
Önüne oturdum, susup durdum, konuşmaya kadir olamadım.
Bana:
‘Sen neye geldin, senin bir hacetin mi var?
Herhalde Fâtıma’yı istemeye geldin! buyurdu.
‘Evet!’ diyebildim.”
Peygamberimiz aleyhisselam:
“Fâtıma’ya mehir olarak verebileceğin, yanında bir şey var mı?” diye sordu.
Hz. Ali:
“Atım ve küçük bir zırh gömleğim var!” dedi.
Peygamberimiz aleyhisselam:
“Atın sana lâzımdır. Zırh gömleğini sat!” buyurdu.
Bunun üzerine, Hz. Ali zırh gömleğini Hz. Osman’a 480 dirheme sattı. Hz. Osman da, onu hediye olarak Hz. Ali’ye geri verdi.
Hz. Ali dirhemler ve zırh gömlekle gelince, Peygamberimiz aleyhisselam Hz. Osman’a dua etti.
Hz. Ali, 480 dirhemi Peygamberimiz aleyhisselamın önüne koydu.
Peygamberimiz aleyhisselam ondan bir avuç alarak Bilal-i Habeşî’ye verip koku alınmasını ve Hz. Fâtıma’ya çeyiz hazırlamalarını emir buyurdu.
Peygamberimiz aleyhisselam; altı ay, sabah namazına çıkarken Hz. Fâtıma’nın kapısının önünde durup:
“Ey Muhammed’in ev halkı! Haydi, namaza!” buyurmuş ve Ahzab Sûresi’nin:
“... Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden günah kirini gidermek, sizi tertemiz yapmak ister!” mealindeki 33. âyetini okumuştur.(2)