Ebu Ümame de Amr b. Anbese’den (r.a) şunu rivayet etmiştir: Allah Rasûlü’nün (s.a.s) şöyle buyurduğunu duydum: “Rabbin, kula en yakın olduğu vakit...
"Rabbin kula en yakın olduğu vakit, gece karanlığının son kısmıdır. Eğer o saatte Allah Teâlâ’yı zikredebilenlerden olabilirsen durma ol.”
Ebû Zerr el-Gıfârî (r.a) dedi ki, Allah Rasûlü’ne (s.a.s) şunu sordum:
“Ey Allah Rasûlü! Gecenin hangi vaktinde kılman namaz daha faziletlidir?” Buyurdu ki:
“Gecenin eksilmeye başlayan yarısındaki.”(1)
Allah Rasûlü (s.a.s), Cebrail’e (a.s) sordu ki:
“Gecenin hangi vakti dualar daha çok işitilir? O da şöyle dedi:
“Arş, gece vaktiyle birlikte sarsılır.”
Başka bir hadiste ise şöyle buyrulmaktadır:
“Gecenin içinde öyle bir saat vardır ki, müslüman kul ona tevafuk ederek Allah Teâlâ’dan bir hayır dilerse, Allah Teâlâ bunu kendisine verir.”
Başka bir hadiste ise şöyle buyrulmaktadır:
“Namaz kılar veya dua ederse, muhakkak kabul görür.”
Bu vakit, her gece mevcuttur.
Denir ki: Gecenin öyle bir anı vardır ki, o vakitte muhakkak uyumak ya da ölüm bilmez Hayy dışında başka her göz sahibinden uzak durmak gerekir. Bu da muhtemelen o vakittir.
Allah Rasûlü’nden (s.a.s) rivayet edildi ki:
“Gecenin yarısı geçtiğinde -başka bir rivayette gecenin son üçte biri kaldığında Cebbar Teâlâ dünya semasına iner ve şöyle buyurur: ‘Kullarım Ben’den başkasından istemez. Hani tevbe eden var mı, tevbesini kabul edeyim, istiğfar eden var mı mağfiret edeyim, dua eden var mı icabet edeyim, isteyen var mı istediğini vereyim. Bu şekilde fecr doğuncaya kadar devam eder.”
Amr b. Anbese’nin hadisinde ise şöyle buyrulmaktadır:
“Gecenin son vaktinin namazına sarıl. Çünkü o, meleklerin hazır bulunduğu şahitli bir namazdır.”(2)
Yani onda gece ve gündüzün melekleri hazır bulunurlar.(3)