Ebu Bekir Hemedânî (k.s) diyor ki: "Hicaz Çölü'nde hiç bir şey yemeden günlerce aç ve susuz bir vaziyette kalmıştım.
Basra’nın Tâk mahallesinden sıcak bakla ve ekmek gelmesini canım istemişti. İçimden:
'Benimle Irak arasında uzun bir mesafe var.' diye düşünüyordum. Daha bu düşünce nihayete ermeden uzaktan bir bedevinin:
'Sıcak bakla ve ekmek var.' diye bağırdığını işittim, yanına vardım ve:
'Sende gerçekten sıcak bakla ve ekmek var mı?' dedim.
'Evet' dedi ve üzerindeki peştamalı açarak ekmek ve bakla çıkardı ve:
'Buyur ye!' dedi. Yedim. Yine:
'Ye!' dedi. Yedim. Yine:
'Ye!' dedi. Yine yedim. Dördüncü defa:
'Ye!' deyince:
'Seni bana gönderenin hakkı için kim olduğunu mutlaka bana söyleyeceksin.' diye yemin verdim. Bedevi:
'Ben Hızır’ım.' dedi ve gözden kayboldu.”
Kuşeyri Risalesi, Kerametler Bölümü