Muridan
Peygamberimizin (a.s) Göğsünün Yarılışı

Peygamberimizin (a.s) Göğsünün Yarılışı

Sütannesi Halime Hatun yemin ederek der ki: “...[Muhammed (a.s)], sütkardeşi [Abdullah] ile birlikte evlerimizin arkasında küçük kuzu-larımızın yanında bulundukları sırada, sütkardeşi telaş ve heyecanla koşarak bize geldi. Bana ve babasına:

‘Üzerlerinde ak elbise bulunan iki adam, o Kureyşî kardeşimi tutup yere yatırdılar, kendisinin kamını yardılar! Şimdi, onun içini karıştırıyorlar’ dedi.

Ben ve babası, hemen ona doğru vardık.

Kendisini, ayakta ve yüzü sararmış bir halde bulduk.

Ben, hemen tutup onu bağrıma bastım. Babası da bağrına bastı.

‘Sana ne oldu yavrucuğum?’ diye sorduk.

‘Üzerlerinde ak elbise bulunan iki adam gelip beni yatırdılar, kamımı yardılar. Karnımda, bilemediğim bir şey aradılar’ dedi.

Birlikte, çadırımıza döndük.

Sütbabası Haris:

‘Ey Halime! Ben, bu çocuğun başına bir felaket gelmesinden korkuyorum!

Sen, başına bir felaket gelmeden önce, onu hemen ailesine götürüp teslim et!’ dedi."(1)

Bu hadise, bazı kaynaklara göre, Peygamberimiz (a.s) m dört-beş yaşlarında bulunduğu sırada vuku bulmuştur.(2)

Peygamberimiz (a.s) da bu hususta şu açıklamada bulunmuşlardır:

“Ben, Sa’d b. Bekrler’de emzirilip büyütüldüm. O sıralarda, sütkardeşimle birlikte evlerimizin arkasında kendimize ait küçük kuzuları yayıyor, otlatıyorduk. Üzerlerinde ak elbise bulunan iki adam, içi kar dolu, altından bir leğen ile yanıma geldi.

Beni tutup karnımı yardılar.

Kalbimi çıkardılar. Onu da yardılar.

Kalbimin içinden, kara, pıhtılaşmış bir kan parçası çıkarıp attılar.

Sonra, kalbimi, karnımı, o karla iyice yıkayıp temizlediler.

Sonra da, onlardan birisi, arkadaşına:

‘Onu, ümmetinden on kişi ile tart!’ dedi.

Beni onlarla tarttı.

Ben onlardan ağır geldim.

‘Onu ümmetinden yüz kişi ile tart!’ dedi.

Beni onlarla tarttı.

Ben yine onlardan ağır geldim.

‘Onu ümmetinden bin kişi ile tart!’ dedi.

Beni onlarla tarttı.

Ben onlardan da ağır geldim.

Bunun üzerine:

‘Artık onu tartmayı bırak! Vallahi, onu bütün ümmeti ile tartacak olsan, yine de o ağır gelir’ dedi."(3)

 


   (1) İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, I,  173-174, Taberî, Târih, II,  127, Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve, I,  135, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, I,  109-112, İbn Esîr, Kâmil, I,  461462, İbn Seyyid, Uyûnu’l-Eser, I,  34, Zehebî, Târıhu’l-İslâm,  47, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-Nihâye, II,  274-275.

   (2) İbn Sa’d, Tabakât, I,  112, Mes’ûdî, Murûcu’z-zeheb, II,  281, Ebu Nuaym, Delâilü’n-Nübüvve, I,  161, Ebu’l- Ferecİbn Cevzî, el-Vefâ, I,  110, İbn Esîr, Kâmil, I,  462, İbn Seyyid, Uyun, I,  36, Zehebî, Târîh,  47.

   (3) İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, I,  175-176, Taberî, Târih, II,  130, Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve, I,  135,145-146, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, I,  111 -112, Kadı Iyaz, eş-Şifâ, I,  132-133, İbn Seyyid, Uyûnu’l-Eser, I,  35, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-Nihâye, II,  275. M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayınları: 1/40-41.

Top