Efendimiz Abdülkâdir Geylânî’nin (k.s) kerametlerinin çokluğu üzerinde tarihçiler görüş birliğindedirler.
Zamanının tanınmış âlimleri diyorlar ki:
"Şeyhin kerameti tevatür derecesine ulaşmıştır."
Bunlardan en önemli kerameti ölü gönülleri diriltmesi idi. Allah Teâlâ onun kalbinin teveccüh etmesiyle ve dilinin tesiriyle yüzbinlerce insana yeni imanî bir hayat bahşediyordu. Onun mübarek varlığı İslâm için bir bahar rüzgârı gibi idi ki, bu rüzgâr kalplerin içindeki mezarlığa yeni can verdi. İslâm dünyasında yeni bir iman ve maneviyat havası dalgalandırdı.
Şeyh Ömer Keysanî de diyor ki:
"Hiçbir sohbet meclisi geçmiyordu ki orada bir yahudi, bir hıristiyan müslümanlığa giriyor olmasın; katiller, yol kesiciler ve sabıkalılar tevbe ile müşerref oluyor olmasın; itikadı bozuk, inancı sapık biri yanlış inancından tevbe ediyor olmasın."
Cübbâî şöyle anlatıyor: Bir gün bana Hazreti Şeyh dedi ki:
"Eski insanların yaşadığı gibi ormanlarda, sahralarda yaşamayı temenni ediyorum. Ne beni diğer yaratıklar görsün, ne de ben diğer yaratıkları göreyim. Fakat Allah Teâlâ kullarının hayrını ve faydalanmalarını takdir etmiştir. Benim elimle beş binden fazla yahudi ve hıristiyan müslüman oldu. Düzenbaz ve sabıkalı kimselerden yüz binden fazla insan benim elimle tevbe etmiştir. Bu da Allah'ın büyük nimeti ve lütfudur."
Tarihçilerin anlattıklarına göre; Bağdat'ın nüfusunun büyük bir bölümü Hazretin eliyle tevbeye nail olmuşlar ve pek çok yahudi, hıristiyan ve zimmî müslümanolmuştur. (Kalâidü'l Cevâhir; Ebu’l-Hasan En-Nedvi, İslam Önderleri Tarihi, I, 273-274; çeşitli kitaplar ve tezkireler)