Kaynağı Kur’ân ve Sünnet olan tasavvuf cereyanı, bizzat Hz. Peygamber (s.a.) ve ashâbının hayâtında zühd, hadîslerinde ise ihsân olarak ifâdesini bulmuştur. Tasavvufun Hicrî XII. Âsır’dan itibaren de bugünkü manasıyla tarîkatlar şeklinde teşkilâtlanarak İslâm memleketlerinin her tarafına nüfûz ettiğ..
... Öte taraftan meleklerin dua ve istiğfarlarını kazanıyoruz, ne büyük mutluluk değil mi? Üzüntümüze, bizim oruçlu halde iken iştahımızı, yeme-içme arzumuzu kamçılayan hareketlerine karşılık, ötelerden gelen ilâhî destekli meleklerin duaları… Mü’min kardeşim, bütün bunlar bizlere yetmez mi? Kend..
1642 Urfa doğumlu Yusuf doğuştan şairdir, ciddi bir eğitim alır. Urfa'da arzuhalcilik yaparken, vâlinin tavsiyesini dinler, İstanbul'a gelir. Vezir, Muhasip Mustafa Paşa üç dilde şiir yazabilen bu kaabiliyetli gence sahip çıkar. ..
Hz. Ali, İslâm’a dâvet için Tayyi’ kabilesine gönderilmişti...
Efendimiz Abdülkâdir Geylânî’nin (k.s) kerametlerinin çokluğu üzerinde tarihçiler görüş birliğindedirler...
Bugün tasavvuf konusunda sapla saman birbirine karıştığı, şeyhlerin sahtesi ile gerçeği yaygın bir biçimde her yanda bulunduğu için bunları birbirinden tefrik etmek zordur. Bunların doğrularını tanımak için bir takım ölçülere ihtiyaç vardır. İşte o ölçüler şunlardır: a- Ehl-i sünnet ve ve'l-cemaat ..
Ben bu yolu bilmez idim, Aşk gönlüme düştü gider. Aşk elinden dertli yürek, Kaynayuben taştı gider. ..
Öncelikle faziletli, adaletli, iffetli, izzetli, cesur, vakur, hoşgörü sahibi, dost, mütevazı ve mütebessim, gösteri ve gösterişten kaçınan kıble yürekli insanlardı… Osmanlı atalarımız, tanısınlar tanımasınlar, “Gülümseyiniz, müminin mümine gülümsemesi sadakadır.” hadisi ve “Selamı yayınız!” tavs..
Osmanlı Devletinin kuruluşunda hizmeti geçen büyük İslâm âlimi. Osman Gâzi'nin kayınpederi ve hocası. Karaman civârında 1206 (H.603) yıllarında doğduğu tahmin edilmektedir. 1326 (H.726) yılında Bilecik'te vefât etti. İlk tahsîlini memleketinde yaptıktan sonra Şam taraflarına gitti. Hadîs-i şerîf, t..
Üçler, yediler ve kırklar tasavvufî tabirlerden olup, kültürümüze yerleşmiş olan sözlerdir. Bunlar kademe kademe, Cenâb-ı Allah’ın sevdikleri, dost edindikleridir. Sevdikleri, dost edindikleri ifadesinden aykırı anlamlar çıkaranlar var. Onlar; “Hiç Cenâb-ı Allah dost edinir mi?” veya “Sever mi?” ..
Peygamberimiz aleyhisselâm, Necranlılara(1), Necran uskufuna(2) (Hıristiyan din bilginleri lideri) bir yazı yazdırdı. Yazdırdığı yazıda şöyle buyurdu: “Bismillah! Allah’ın Resûlü Muhammed’den, Necran uskufuna. İbrahim’in(3), İsmail’in(4), İshak’ın ve Yakub’un İlahı olan Allah’ın ismiyle başlarım..
Allah’ı tanıyan kişiye en zor gelen şey, insanlarla konuşmak, onlarla birlikte bulunmaktır. İşte bunun içindir ki, bin arif arasından ancak birisi, insanlar içinde konuşabilir. Ne var ki bu bir kişi de, peygamberlerin sahip oldukları güç ve kuvvete muhtaçtır. Nasıl muhtaç olmasın ki? O, her sınıf in..
Mustafa, bir gün, dostlarından birinin cenazesiyle ve dostlarla mezarlığa gitti. Onun mezarına toprak doldurdu, tohumunu yeraltında diriltti. Bu ağaçlar, toprak altındaki insanlara benzerler. Ellerini topraktan çıkarıp; halka doğru yüz türlü işaretlerde bulunurlar, duyana söz söylerler. Yeşil dill..
Kur'an, kıyametin kopmasından sonra Sûr'a ikinci defa üfürülme ile bütün canlı yaratıkların hesap için tekrar diriltileceklerini ifade eder. O kadar ki, öldükten sonra dirilmenin anlatılmadığı çok az sûre bulunabilir. Pek çok surede bu konuyu açıklayan örnekler getirilerek, akıllara gelebilecek tere..
İmam Şâf’i’i Hazretleri, aslen ümmî (okuma-yazma bilmeyen), fakat gönlü ilm-i ledünnî ile dolu Şeybân-ı Râ’i gibi bir zatın önünde, anasının dizi dibinde oturan bir çocuk gibi mütevazi bir tavır içinde bulunur ve teveccüh için beklerdi. Hatta İmam-ı Hanbeli Hazretleri: “Ey İmam! Şeybân-ı Râ’i gibi..