Tasavvufun belli bir şeklini yaşamak için “şeyhin” lüzumlu ve gerekli, diğer bir şeklini yaşamak için ise şart ve zorunlu olduğunu belirten sûfiler; bu yola girmemenin doğuracağı zararları ve bunun yol açacağı manevî felaketleri göstermekten geri durmamışlardır. Bu yolda bazıları yolunu kaybeder, şe..
Hayat merdivenlerini yavaş yavaş tırmanırken gözlerimiz, merdivenin sonunda üç önemli noktaya takılıyor. Bu merdivenden geriye dönüş yok, ileriye gitmeye mecbursun. Önünde bir ölüm kavşağı var, buraya da uğramaya mecbursun. Ölümden sonra hesap başlıyor, bu hesabı da vermeye mecbursun. ..
Hacı Mustafa Hayri Baba (k.s) Hazretleri müritlik dönemine ait başından geçen bir olayı şöyle anlattı: Bir gün nafile bir oruç tutuyordum. Bizim Malatya’da herkesçe iyi tanınan (meşâyih bilinen) birinin dükkânına gittim...
“Bilmiyorum, benim bu hususta bir bilgim yok! Ben onun üzerinde gözcü değilim. Siz ona çıkıp gitmesini emrettiniz. ‘Bizden ayrıl, git!’ dediniz. O da çıkıp gitti” dedi...
Hz. Ebu Bekir; Müslümanların müşrik kavim ve kabileleri arasında türlü işkencelere uğratıldıklarını ve Mekke’de işkenceler altında yaşamanın günden güne güçleştiğini, ağırlaştığını gördüğü zaman, hicret etmek üzere Peygamberimizden (s.a.s) izin istemiş ve kendisine izin verilince de, Habeş ülkesine ..
Şeyh Ahmed Bedevi'nin müridleri günden güne artıyor ve herkes onun büyüklüğünden bahsediyordu. Bu hâl zamanın başkadısı (kâdi'l-kudat) olan Şeyh Takıyyüddin'in pek hoşuna gitmiyor ve Ahmed Bedevi'nin müridlerinin çoğalmasından rahatsız oluyordu...
Halife Harun Reşit, ağabeyi Behlül Dânâ'ya: "Ağabey, bu akşam camide namaz kılanları yemeğe alacağım. Sana zahmet akşam namazına git de namaz kılanları getir, yemek yesinler." der...
Millî şâirimiz Mehmet Akif Ersoy, Sultan Ahmet Camii’ne her gittiğinde orada iki gözü iki çeşme ağlayan yaşlı bir zâta rastlamaktadır...
Bir ustanın, şaşı bir çırağı vardı. Usta bir gün çırağından, içerideki depoya gidip raftaki şişeyi getirmesini istedi. Şaşı çırak depoya gitti. Rafa baktığında iki şişe olduğunu gördü...
Abdülkadir Geylani Hazretleri'nin kerametlerinden biri de şudur: Bağdatlı tüccarlardan biri Şam'a ticarete gitmek isteyip, bunun kendisi hakkında hayırlı olup olmadığını öğrenmek için Şeyh Hammad'a sormuştu...
Eşkıya inanmamıştı. Bırakıp gitti. İkinci bir harâmi sual edip, o da aynı cevabı alınca vaziyeti reislerine bildirdiler. ''Bu çocuk 40 altınım var'' diyor dediler. Bu defa da reisleri sordu:..
Evvel tevhîdi zikret, Sonra cürmünü fikret. Var yoluna doğru git. Derviş olayım dersen...
Yûsuf adında gezgin bir zât, Zünnûn-i Mısrî hazretlerinin İsm-i âzamı bildiğini öğrenince, Mısır’a gitti. Huzûruna varınca, önceleri iltifat görmedi...
Bağdad halkından birisi Pîr Abdülkâdir Geylânî'ye gelerek: “Babamı rüyada azab içerisinde gördüm. Bana, 'Şeyh Abdülkadir’e git, bana dua etsin. Belki Allahü teâlâ beni azapdan kurtarır.' dedi...
Bir gün Hasan-ı Basrî hazretlerine birisi gelip; "Filan kimse seni çekiştirdi, gıybet etti." deyince; "Sen o zâtın evine niçin gitmiştin?" diye sordu...