Ledünnî ilim var mıdır ve ne demektir? İslam dinine ait kitaplarda, özellikle de tasavvufa ait olanlarda ledünnî ilimden bahsedilmiştir. Bu, Hz. Allah tarafından verilen bir ilimdir. Buna “ilmü mevhibe” de denilebilir. Hibe edilmiş, verilmiş, ihsan olunmuş ilim demektir. Bu ilme herkes nail olamaz...
Halisa Seçkinleri isimli eserden: Ankara'da Askeri Anatamir Fabrikasında büro işçisi olarak evrak kısmında çalışıyordum. Ruhi isminde bir kısım amirimiz var, ara sıra konuşmamız esnasında, annesinden ve babasından bahis ile beş vakit namazını devamlı kılan, hakkına razı, Salih kimseler olduğunu an..
Resulü Ekrem her Müslümanın ruhuna hazır bir gıda olsun diye Hadislerinden en az kırk tanesinin ezberlenmesi için emir buyurmuş ve bunu yapan kimse için büyük mükafatlar müjdelenmiştir. Bir Hadiste buyuruluyor ki: Her kim ümmetim için diniyle ilgi kırk hadis ezberlerse Allah onu alimlerle haşredecek..
Tarikat-ı Aliye-i Kadiriyye tertemiz, berrak bir denizdir. Bu denizde pislik asla barınamaz. Deniz pislik kabul etmez. ..
Abdulkadir Geylânî, 470 (1077)’de Hazar Denizi’nin batısındaki Gilan eyalet merkezine bağlı Neyf köyünde doğdu. Babası Ebu Salih Musa dır. Kendisinin çok dindar bir kimse oluşundan başka fazla bir bilgimiz yoktur. Şeceresi Hz. Ali’ye kadar uzanır. Bu münasebetle “Evlâd-ı Rasul”dür. Babası, o devird..
Tasavvufi hayat Kuran ve sünnetten alınmış ve bu alınan usuller çerçevesinde nefsi terbiye ve kalbi tezkiye metodları meydana gelmiştir…Tasavvuf mensubu bulunan kimseler İslam’ın en üst düzey temsilcileri sayılabilir…Çünkü onlar zühd ve takva yolunda ön plana çıkmış ve temayüz etmişlerdir…Bu sebepte..
Abdulkadir Geylânî, 470 (1077)’de Hazar Denizi’nin batısındaki Gilan eyalet merkezine bağlı Neyf köyünde doğdu. Babası Ebu Salih Musa dır. Kendisinin çok dindar bir kimse oluşundan başka fazla bir bilgimiz yoktur. ..
Şüphesiz ki, Mevlânâ Celâleddin-i Rumî veya diğer tasavvuf büyükleri denilince, İslam´ı taviz vermeden yaşayan kimseler anlaşılır. Hakiki mutasavvıf bunlardır. ..
Suheyb bin Sinan, müşriklerin eziyet ve işkencelerine maruz kalan kimsesiz Müslümanlardan biri idi. Medine'ye hicrete Efendimiz tarafından izin verildiği sırada bir türlü fırsatını bulup Mekke'den ayrılamamıştı...
Sultan III. Osman'ın (1754-1757) sadrazamlarından Hekimoğlu Ali Paşa başarılı ve yetenekli bir devlet adamı ve oldukça dindar bir kimse idi. ..
Şecaat; savaş ve şiddet sıralarında cesaret ve yüreklilik göstermek demektir. Necdet de, korku ve dehşet yerlerinde, olağanüstü durumlar karşısında sabır ve sebat göstermek, korkuya düşüp uygunsuz iş yapmamak, demektir. Şecaat ve necdet hasletlerinin her ikisi de, Peygamberimiz aleyhis..
Kur’an-ı Kerim’de iman ehlinin özelliklerinden biri anlatılırken, “Onlar, Allah’ı ayakta iken, oturarak ve yanlarına yaslanmış olarak zikreden kimselerdir” (Al-i İmrân, 191) ve “Ticaret ve alışveriş onları Allah’ı anmaktan alıkoymaz” (Nûr 24/37) buyrulmaktadır. ..
Medine’de yanlarında kalacak akrabaları veya evleri olmayan kimsesiz, fakir muhacirler burada barındıkları için, buranın sakinlerine “Ashâb-ı Suffa” ya da “Ehl-i Suffa” denilmiştir...
İslam’a göre, bir kimsenin vahiy alan bir peygamber olabilmesi için hiç de mucize göstermesi gerekmez. Zira bir kimse peygamber bile olsa, her şey insana değil Allah’a bağlıdır ve onun emriyle meydana gelmektedir...
“Bir kimse, her namazın sonunda 33 kere sübhânallâh diyerek Allah’ı tesbih eder, 33 kere elhamdülillâh diyerek Allah’a hamd eder, 33 kere de Allâhü ekber diyerek tekbir getirirse bunların toplamı 99 eder...
Müslüman köleler, fakirler ve kimsesizler, İslâm'ın ilk dönemlerinde sık sık baskı, hakaret ve işkenceye maruz kalırlardı...