Tasavvuf yoluna girmemekle beraber sûfîliğe ilgi ve sevgi duyana muhib/sempatizan denir. Bu yola kimi yeni girmiştir, henüz işin başındadır. Bunlara ‘mübtedî’ ve ‘ehl-i bidâyet’ denir...
Derler ki: Dünyada dördüncüsü olmayan üç kişi vardır. Nişabur’da Ebû Osman, Bağdat’ta Cüneyd, Şam’da Ebû Abdullah b. Cellâ...
Cüneyd şöyle der: “Nûrî vefat ettikten sonra sıdkın hakikatini haber veren başka kimse kalmadı.”..
5. Güler Yüzlülük ve Tatlı Dillilik Güler yüzlülük, tebessüm, sadakadır. Mü’minin kalbinin aydınlığı yüzüne vurur...
Sûfilerin en çok söyledikleri sözlerden biri de varidat kelimesidir. Vârid kulun, kasdı olmaksızın kalbe gelen Hâtırlar (havâtır, ilham, feyz) dır...
Sufi zâhidlerden Ebû Muhammed Abdullah b. Hubeyki Yusuf b. Esbat’ın sohbetinde bulunmuştu. Aslen Kûfeli idi ama Antakya’da ikâmet ederdi,..
Genellikle tasavvufta insan aklının önemsenmediği, hatta çoğu zaman küçümsendiği ve aşağılandığı kabul edilir ve bu ön kabulden hareket edilerek tasavvuf ve sûfilik ağır bir şekilde eleştirilir, İslâm toplumlarının geri kalmışlığı buna bağlanır. Bu düşünce elbette ki tartışmaya ve eleştiriye açıktır..
Sûfi zâhidlerden Ebû Abdullah Ahmed b. Yahya Cellâ, aslen Bağdatlı olup Remele ve Şam’da ikamet etmiştir...
Sûfî Ebu Muhammed Cerirî (ö. H.321) şöyle diyor: “İlk nesil Müslümanlar arasındaki ilişkilerde, dini hükümler esas alınmıştır. Sonra, din inceldi ve riayet edilmez oldu...
Sûfîlerin sözleri arasında en çok geçen ıstılahlardan biri de şâhid kelimesidir. Falan ilim şâhidi ile, filân vecd şâhidi ile, falan hâl şâhidi iledir, derler ve şâhid sözü ile, o anda insan kalbinde hazır ve mevcut olan şeyi kastederler...
Tasavvufun belli bir şeklini yaşamak için “şeyhin” lüzumlu ve gerekli, diğer bir şeklini yaşamak için ise şart ve zorunlu olduğunu belirten sûfiler; bu yola girmemenin doğuracağı zararları ve bunun yol açacağı manevî felaketleri göstermekten geri durmamışlardır. Bu yolda bazıları yolunu kaybeder, şe..
“Şaşılır o kimseye ki, Peygamberliğin eser ve hatıralarını görmek için ıssız bucaksız çölleri aşarak, Ka’be’ye gelir de Aziz ve Celîl olan Rabbının eser ve tecellilerini müşahede etmek için,..