“Hayır! Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp, sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.” (Nisâ, 65)
Urve b. Zübeyr şunu anlattı:
Zübeyr b. Avâm (r.a), Bedir gazisi bir Ensarîyi -her ikisinin de hurmalıklarını sulayan Harre su yolu hakkında- dava etmişti. Tarafları dinleyen Rasûlullâh (s.a.s):
- Sen sula, sonra komşuna gönder, buyurdu. Ensarî kızıp:
- Ya Rasûlallâh! Bu adam halanın oğlu diye mi böyle yapıyorsun? dedi. Bunun üzerine Rasûlullâh’ın yüzünün rengi değişti ve:
- Sula! Sonra duvara dönünceye kadar suyu salıverme (hurma ağaçlarının köklerine eriştirmedikçe bırakma), buyurdu.
Böylece Hz. Peygamber (s.a.s), Zübeyr’e açık bir hükümle su hakkını tamamıyla kullanma ruhsatı verdi. Halbuki O (s.a.s), bundan önce verdiği kararda Ensardan olan zâta da kolaylık tanımıştı.
Urve (r.a) şöyle der: şu ayetin sadece bu konuda nazil olduğunu zannediyorum:
“Hayır! Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp, sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar. (Nisâ, 65)” (1)