İçimde garip bir yanma hissiyle, iliklerime kadar titrer bir halde olduğum yere diz çöktüm. Yanında bulunmanın verdiği huzur, sukunet hali ile gözlerimi alamadığım ama bakarken göz göze gelmekten çekindiğim ak sakallı, nur yüzlü bu güzel insan sanki bin dört yüz yıl öncesinden çıkıp gelmiş gibiydi.
Vakar ve tevazunun iç içe olduğu, her şeyiyle güven telkin eden sanki kalbim avuçları içindeymiş gibi hissettiğim bu yüce insan kimdi?
Çok adamlar gördüm ben, ama deyipte ardını getiremediğim cümleler dolaşıyordu zihnimde. Bir yandan hayranlık, bir yanımda şaşkınlıkla her sözü gönlü işleyen, bakışıyla bile gönle dokunan güzel insan, sanki ötelerde tanışmışızda burada buluşmuşuz gibi bir andı yaşadıklarım.
Ruhumun derinliklerinde, kırk yıldır tanıyormuşum
Hiç tanımadan bilmeden yüreğini okuyormuşum
Bir kez gördüm halbuki, bin kez görmüşüm gibi
Canlar cananda buluşsun, ruhum ruhunla konuşsun...
Kendisi mi geçmişten gelmişti, bizi mi geçmişe götürüyordu... Zaman, mekan üstü bir alemdeydik sanki. Bir hadis-i şerif okuyunca kendimizi Medine´de buluyorduk, takva, haya, zikir, fikir diyordu, sahabe efendilerimizden bahis açıyordu, Cenab-ı Allah (cc.) ve evliyasından anlatıyor ve biz sanki Ashab-ı Suffa da, huzurda oluyorduk.
Zaman dediğimiz zaten nedir ki, mekan ruhlarımızı kuşatabilir mi? Zaman ve eşyanın değişiminden hiç etkilenmemiş bir ermişin huzurunda anlamını yitiriyordu tüm bunlar.
Sarhoş olup aşkından, uyansam rüyâdan
Uzaklaşıp gitsem artık, çirkef dünyadan
Yaşadığım tek an, yaşadığım bu anmış
Hayatmış, mematmış, koca bir yalanmış.
Hayalini gönlümde her an taşıyorum
Yaşadığımız o anı her an yaşıyorum
Sensizliği solumak artık yakıyor içimi
Düşümde her gece sana koşuyorum.
Özlüyorum Efendim, lütfetseniz gelseniz
Yine Ankâ Kuşuna değer mi ellerim,
Çorak gönlümüze teveccüh etseniz,
Uzaklara dalıp dalıp, bekliyor gözlerim.
*23 Nisan 2016 tarihli, Kayseri ziyareti sonrası bir kardeşimizin duyguları.Paylaşmak istedik efendim, Allah´a emanet olun.
Bizi sosyal medyada paylaşın: