Muridan
Benim Şeyhim En Üstün Düşüncesi

Benim Şeyhim En Üstün Düşüncesi

Hayri Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretlerine bir gün bir sohbet esnasında "Efendim, fa­lancalar" Bizim üstat mücedditti. Bundan sonra böyle bir evliya, böyle bir üstat gelmeyecek, çünkü üstatların ve büyüklerin so­nuncusu idi" diyorlar. Bu hususta bizi aydınlatır mısınız." diye bir sual soruldu.

Hayri Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretleri bunun üzerine kendisi de falancalar da şöyle söylüyormuş diye yukarıdaki söylenişin başka bir sekilini söy­lediler.

Hayri Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretleri "Bu gibi sözler sevgide ifrattır, sevgide aşı­rılıktır. Bir evliya dünyayı değiştirir, yerine başka bir evliya gelir. Misal zahiren bir devlet düzeni var. Devletin başkanı var. Hükümet başkanı var. Onlardan sonra bakanlar, müsteşarlar, genel müdürler vs. var. Bunun gibi manen kurulmuş bir manevi idare düzeni var. Bu manevi idare kurulu düzeninin başkanına Kutbul Aktab de­niyor. Kendine yakın iki kutup daha var. Birincisine Kutbul ûla ikincisine de Gavsul Azam denir. Bunların da yardımcıları var. Halk arasında bunlara çeşitli isimler verilir. Yukarıda söylediğim gibi Kut­bul Aktab, Kutbul ûla, Gavsul Azam isimlerini taşıyan bu üç zata üçler ve başka bir gurup evliyalara beşler, yediler, kırklar ve daha birçok evliya topluluğuna da başka başka isimler vermişler. Bu dü­zende bu şekilde devam ediyor ve kıyamete kadar devam edecektir. Yukarıda misalini verdiğimiz nasıl zahiren bir düzenin yü­rütülmesinde gerekli kadrolar ve o kadrolarda yetkili memurlar varsa manen de öyledir. Noksanlık olmaz, noksanlık olsa nizamı âlemin nizamı bozulur." buyurdular.

Hayri Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretleri sohbetine şöyle devam ettiler: Bir dervişe "Sizin üstad kimdir?" diye sorsanız "Falanca zattır" der. Ve üstadını methetmeye başlar "O Kutub'dur, Gavs'dur, evliyaların başıdır" der. Diğer bir ihvana "Siz kimin dervişisiniz" diye sorarsanız O da "Fa­lancanın" der. O da aynen yukarıda söylenenlerin benzerlerini söy­leyerek şeyhini zamanın en illeri rütbede evliyası olarak tanıtır.

Gerçi bu ihvanların başkalarını küçümsememek suretiyle üstadlarını böyle bilip tanımalarında bir zarar yoktur. Kendileri böyle itikat ettikleri için iyilik içinde bulunurlar. Ve yollarına bu şekilde devam edip giderler. Böyle bilmeleri bir yönüyle iyidir. Çünkü o mürit öyle bildiği için başka meşayıhlara gönül vermez. Çünkü kendi şeyhini en üst kademede biliyor.

Şimdi hal böyle iken her gurup kendi üstadını Kutbul Aktab ve Sırrı Hilafet makamında bir evliya biliyor. Ama gerçekte Kutbul Aktab bir tane, Sırrı Hilafet makamında olan zat ta bir tane. Hâlbuki bu kadar tarikat mensupları var. Herkes kendi şeyhini bu ma­kamda görmek istiyor ve böyle itikat ediyor. Bu makamda olan ev­liyaların sayısı da yukarıda belirtildiği kadardır. O halde hangisinin sözü doğru? En iyisini bilen Cenab-ı Hak Celle Celaluhü hazretleridir. Bir de Cenab-ı Hakk'ın tanıttığı zatlar, bu zatları tanır. Onlardan müsaade al­madan kimseye bu sırrı ifşa etmezler. Zaten Kutbul Aktab veya Sırrı Hilafet makamında olan zatlara sorsanız kendileri "Aman efendim, bu halkın en günahkârı ve biçaresi bu fakirdir" der. Kendileri böyle bir iddiada bulunmazlar. Bu zatlar diğer halktan daha farklı Cenabı Hakk' Celle Celaluhü hazretleri ve Resulü Sallallahu aleyhi veselleme daha saygılı ve daha edepli davranıp yok­luk kapısında "El Aman Ya Rabbi" diye yalvararak kendi nefislerini halkın en günahkârı bilirler. Gerçekten böylesini bulur, tanırsan elini öp, saygıda kusur etme, hayır duasını al.

Böyle ifrata gidip "Bizim Üstattan başka yüksek evliya yoktur. O da dünyayı değiştirdi. Yerine bakacak kimse de yoktur" dememeli. Cenab-ı Hakk' Celle Celaluhü hazretlerinin kurduğu bu düzeni ve bu çark kıyamete kadar bozulmadan, durmadan çalışır. Siz her gurubun başkanına gerekli saygıyı gösterip kendine karşı edepte kusur etmemeye bakın.

Kimin ne olduğunu Allah bilir.

 

Kaynak: ``Halisa ve Seçkinleri´´ Vesile olanlara teşekkürü borç biliriz.

Top