Lügatte bir şeyin nefsi demek, o şeyin varlığı (ve kendisi) demektir. Sûfîler nefs sözünü kullandıkları zaman bu kelime ile ne bir şeyin varlığını (vücûd), ne de vaz’ olunmuş kalıbı (cismi) kastederler. Onların nefs kelimesinden muradı, kulun kötü (ve illetli) vasıfları ile yerilen (ve zemm edilen) huy ve fiilleridir.”
Kulun illetli vasıfları iki nevidir: Birincisi irâdesi ile kazandığı günah ve isyan (ilâhi irâdeye aykırı davranma), ikincisi aşağı huylar. Aslında kötü olan bu nevi huylar insan tarafından tedavi ve terbiye edilerek, tedricî bir şekilde düzeltilmeye uğraşılırsa, devamlı bir mücadele ile kötü huyları yok etmek mümkün olur.
Nefse ait birinci kısım hükümler, haram veya mekruh kılınarak (tahrimen veya tenzihen) yasak kılınan şeylerdir, ikinci kısım hükümler ise, nefsin aşağı ve bayağı (süfli ve behimî) huylarıdır. İkinci kısmın tarifi budur. Bunun izahı da şudur: Kibir, gadap, kin, hased, kötü huy, tahammülsüzlük v.s. gibi yerilen ve kötülenen huylar ikinci kısmı teşkil eder. Nefsin hükümlerinden en çetini ve en zoru; nefsin bu gibi şeylerin güzel olduğu vehmine kapılması veya kendisinin bir değeri bulunduğuna, (başkaları tarafından) kadrinin bilinmesi hakkı olduğuna kani olmasıdır.
Bunun için bu husus gizli şirk sayılmıştır. Nefsâni arzuları terk etmek ve nefsi kırmak, isteklerinin zıddına hareket etmek suretiyle onu tedavi ve terbiye etmek, açlık, susuzluk ve uykusuzluk gibi güçsüz ve kuvvetsiz hale gelmeyi temin eden mücâhede nevilerinden daha mükemmel ve daha tesirli bir tedavi tarzıdır. Her ne kadar açlık, susuzluk ve uykusuzluk gibi hususlar da nefsin arzularını terk kısmına girerse de...
Nefis, muhtemelen şu beden kalıbına tevdi edilen ve kötü huyların mahalli olan bir latife (sır) dır. Nitekim ruh da şu beden kalıbına tevdi edilen ve güzel huyların mahalli olan bir latife (sır ve manevî cevher)dir. (Nefs, ruh, akıl, gibi kuvvetlerin) bazısı diğer melek ve şeytanın letafet sıfatına benzer. İşiten, gören, koku ve tat alan, tek bir insan olduğu halde, işitme mahallinin kulak, görme uzvunun göz, koku alma organının burun, tat alma yerinin dil olması mümkün olduğu gibi, iyi huy ve vasıflara kalbin ve ruhun, kötü huy ve vasıflara nefsin mahal olması da mümkündür. Nefs bu bütünün bir parçasıdır. Aynı şekilde bu bütünün diğer bir parçası da kalptir. Hüküm ve isim (insan denen) bu bütüne aittir.
Kuşeyri Risalesi