Tarsus'ta Bilal-i Habeşi Radıyallahu anh Hazretlerinin makamını ziyareti esnasında, orada bulunan bir veli ile ilginç bir tanışmaları olur.
Ziyaret esnasında. Hazreti Şeyh'in yanında bir müridi vardır. Şeyh Hazretleri, müridini kuyudan su çekmek için yollar. Caminin önünde sırtını duvara vererek bağdaş kurup oturan Ahmet Efendi, suyu alıp dönen müride:
Sana bak, birde yanındakine bak, diye söz atar.
Mürid:
Efendi Hazretleri, bende bir hal hissediyor musunuz, diye sorar.
Ahmet Efendi de:
Evet, diye cevap verir. Bunun üzerine mürid der ki:
O beğenmediğin zat benim şeyhimdir. Ahmet Efendi hemen kendini toplayıp murakabeye başlar. Sadık mürid de Hazreti Şeyhin yanına gelir.
Şeyh Hazretleri;
Evladım, o efendi ne diyordu? Diye sorunca sadık mürid durumu arz eder.
Bunun üzerine Hazreti Şeyh der ki:
O dıştan geleni bilir. Dâhilde olanı bilmez.
Bu arada Ahmet Efendi murakabesinde neler gördü, neler anladı ise, hemen gelip Şeyh Hazretlerinin elini öpüp özür diler ve şunları söyler:
Otuz yedi yıldır sırf sizin buraya gelmeniz için bekledim. Nerede ise gafil olup bunca beklediğim zamanı zayi etmiş olacaktım. Hazreti Şeyh;
Hayrola kardaş, bizde ne var ki. Biz bir gedayız, Su üzerinde bir gamgayız, deyince Ahmet Efendi;
Çok meşayıh-ı kiram gördüm, Gereken feyzi alamadım. Hazret-i Resulü Ekrem Sallallahu aleyhi vesellem efendimize müracaatta bulundum. Rüya âleminde bana dedi ki:
"Oğlum Mustafa Hayri gelecek. O zaman feyziyab olursun," O sebepten zat-ı âlilerinizi gece gündüz beklemekteyim.
Şeyh Hazretleri, Ahmet Efendi'nin dikkatini dağıtarak kendilerine teveccühte bulundu. Kısa bir zaman önce vefat eden Ahmet Efendi minnettarlığını her seferinde dile getirerek şöyle derdi:
- Şeyh Hazretlerinin büyüklüklerin vasf etmem mümkün değildir.
Kaynak: ``Halisa ve Seçkinleri´´ Vesile olanlara teşekkürü borç biliriz.
Bizi sosyal medyada paylaşın: