Gırnata’nın tesliminden önce veya sonra Endülüslü/İspanyol müslüman ahalinin Osmanlılardan resmen herhangi bir yardım talep ettiklerine dair elde kesin deliller yoksa da çeşitli İslâm devletlerinden ve bu arada Osmanlı devletinden yardım istemiş olmaları kuvvetle muhtemeldir. Endülüs müslümanlarının Osmanlı Padişahı II. Bayezid’den yar¬dım istediklerini anlatan ve asırlarca dilden dile nakledilen anonim bir şiir vardır.
Selâm olsun, yine selâm olsun, nice bin selâm olsun
Halifelerin en iyisine en güzel selâmlar olsun
Kâfirlere alçaklık giysilerini giydiren soylu efendim
Selâm olsun sana yüce efendim
Allah mülkünü genişletti efendim, hamdolsun
Seni dört bir yanda güçlendirdi, hamdolsun
İstanbul’u kuşatıp ele geçiren efendim, sana selâm olsun
Yardımını esirgeme Tanrım ondan, daim olsun
Ne mutlu sana birliktesin gönül ehli Türkleriyle
Allah ülkeni süslemiş, ne güzel! Yiğit erleriyle
Selâm olsun size, Allah değerinizi yüceltti
Tüm uluslar üzerinde yetkinizi genişletti.
Adaletli yargıçlarınıza, değerli bilginlerinize
Sonsuz selâm olsun daha nicelerinize
Din ve takvâ ehline selâm olsun
Değerli görüş sahibi meşveret ehline selâm olsun
Gurbet Ellerinde, Batıda, Endülüs’te garip kalmış
Kölelerden size sonsuz selâm olsun
Kuşattı onları, Roma’dan gelir gibi derin, dalgalı bir deniz
Karanlık bir deniz, öyle karanlık ki bir bilseniz
Başlarına büyük belâlar gelen kölelerden
Selâm olsun size, benzeri yok dertlerinin
Ağaran saçlarını yolan yaşlılardan
Selâm olsun size mutluluğu yitiren perişanlardan
Kâfirlerce örtüleri açılan ay yüzlülerden
Selâm olsun size yaşlı gözlülerden
Zorla tenhalara sürüklenen yavru kızcağızlardan
Selâm olsun size, haydutlarca kaçırılanlardan
Domuz etini yemeğe zorlanan zavallı yaşlılardan
Selâm olsun nice bin gözü yaşlılardan
Bastığınız topraklara canımız kurban olsun
Her an iyilikle anıyoruz, size bin can feda olsun
Allah mülkünüzü korusun canınızı sağ etsin
Her türlü kötülüğü iyilik, zorluğu kolay etsin
Yardımıyla güçlendirsin ki düşmanlarınızı yenesiniz
İyilik ve cömertlik alanlarında eğlenesiniz
Başımıza gelen zarardan ziyandan, belâlardan
Size şikâyetler getirdik efendimiz, zavallılardan
Değerlerimiz yitirdik, dinimiz değiştirdik, hıristiyanlaştırıldık
Zulme uğratıldık, her türlü çirkinliğe bulaştırıldık
Peygamberimiz Muhammed’in dini üzere idik
Haçlı ordularını bir solukta öldürenler idik
Bir zamanlar savaşlarda büyük işler yapardık
Öldürürdük, esir alırdık; açız şimdi, bir avuç kaldık
Her taraftan bölük bölük geldi Romalılar üstümüze
Büyük seller gibi ansızın çullandılar üstümüze
Atlılarla, büyük hazırlıklarla ağdılar
Çekirgeler gibi topluca üstümüze yağdılar
Oysa uzun zaman boyu savaş alanlarında onlarla karşılaştık
Hepsini lime lime ettik, tek tek çarpıştık
Her saat başı süvarileri artmakta çoğalmakta
Bizim süvarilerse an be an yok olmakta
Zayıflığımızdan yararlandılar çöreklendiler üstümüze
Teker teker elimizden alıp yerleştiler kentlerimize
Çok büyük ordularla, silâhlarla geldiler
Ülkemizin sağlam surlarını yerle bir ettiler
Zorla, büyük güçlerle muhasaraya tuttular
Günlerce, aylarca yılmadan topa tuttular
Gün geldi atlarımız gitti, adamlarımız öldü
Kardeşlerimizden bir yardım gelmedi, yazık oldu
Durumumuz sıkıştı, yiyeceksiz, içeceksiz kaldık
Egemen olmak ne ki, boyun eğmek zorunda kaldık
Oğullarımızın, kızlarımızın tutsak edilmelerinden korktuk
Ya da kötü bir şekilde öldürülmelerinden ürktük
Tarihin karanlıklarına gömülen eski toplumların
Durumuna düşmekten, onlar gibi olmaktan korktuk
Ezanımız, namazımız üzre daim kalalım
Dinimizin ilkelerinden asla ayrılmayalım
İçimizden kimileri denizi arzuladılar, gittiler emince
Diledikleri kadar mal götürdüler, göçtüler yüksek yerlere
Daha nice benzeri kötü şartlara katlandılar
Kötü şartların ellisine beş daha ekleyerek
Emirleri ve sultanları şöyle dediler
“Şartunuz şurtunuz bütünüyle sizin olsun.”
Bize vesikalı sözleşmeler, yazılar gösterdiler:
“İşte bunlar benim zimmetim, bunlar da güvencem”
Kalın öyleyse ülkenizde, malınızın başında
Bundan önce nasıl eziyet görmemişseniz öylece
Zimmetleri ve sözleşmeleri altına girdiğimizde
Kurnazca kaderleri başladı, erdemli davranacakları yerde
Sözlerinde durmadılar, hainlik ettiler, bizi aldattılar
Kinle, satvetle, zorla bizi hıristiyanlaştırdılar
Mushaf-ı şeriflerimizi yaktırdılar
Gübreyle ya da pislikle kirlettiler
Dinimizle ilgili ne kadar yazı, ne kadar kitap varsa
Hakaret ederek, söverek, dalga geçerek ateşe atıp yaktılar
Tek kitap bırakmadılar müslümanın okuyabileceği
Mushaf komadılar, gizli de olsa, tilâvet edebileceği
Kim oruç tutsa, namaz kılsa ve bilinse durumu
Kesinlikle ateşe atıp yaktılar onu
İçimizden kim gitmediyse küfür alanlarına
Tekmeleyerek en ağır işkenceyi reva gördüler ona
Yüzüne tokat indirdiler malını elinden aldılar
En kötü şartlarla tutukevlerine saldılar
Ramazan gelince orucumuzu bozdurdular
Zorla yedirip içirterek canımızdan bezdirdiler
Peygamberimize küfür etmemizi emrettiler
Adını anmamamızı, anarsak da çirkince anmamızı istediler
Onun adıyla ilgilenen bir topluluk görseler
Hemen üşüştüler çevresine çok zarar verdiler
Hâkimleri ve valileri türlü cezalar verdiler
Dövdüler, sövdüler, hapsettiler, sürgüne gönderdiler
Hayvan ölüsü saydılar, eşek ölüsü bildiler
Zebil içine fırlattılar, küllüklere savurdular
Bunlara siz daha ekleyin nice bin çirkinlikleri
Kabalıkları, bayağılıkları, alçaklıkları
Rızamız olmadan adımızı değiştirdiler
İrademizin dışında yeni adlar koydular
Vah... Muhammed’in dini nasıl oldu da değişti?
“Yeryüzünün en şerli” Roma köpeklerinin dini nasıl yerleşti?
Eyvah! Cehalet ve küfür ehlinden olan yabancıların
Adlarıyla o güzelim adlarımız değiştirildi
Eyvah! Genç oğlanlarımızı, kızlarımızı
Sabahla birlikte alıp götürdüler; boğdular acılara bizi
Öğrettiler onlara küfrü, günahı, dinden dönmeyi
Ah! Engel olamadılar onlara, zavallı yavrularımız
Eyvah! O güzelim mescitler mazlum ve mağdur oldu
Kâfirlerce mezbele yerlerine dönüştürüldü, temiz ve pak iken
Eyvah! O güzelim camilerden ezanlar okunmaz oldu
Minarelerin yerine kuleler yükseltildi, çanlar çalmakta şimdi
Eyvah! Güzelim kentlerimizin şekli değişti
Küfrün en koyu karanlığı, üstüne çöreklendi
Haça tapanlara kale oldu şimdi
Gezip dolaşmadalar içinde, hiçbir şey olmamış sanki
Bizse kul köle olduk; esir değiliz ki fidye ile salınsak
Onlarla müslüman değil ki insanca, doğrulukla konuşsak
Başımıza gelenleri görseydi gözleriniz
Kanlı gözyaşlarıyla ıslanırdı yüzleriniz
Vah bize! Zavallılar olduk, alçaklık giysisini giydik
Başımıza ne türlü belâlar geldi, ne zararlara uğradık
Âlemlerin Rabbi olan ulu Allah’ımız, yüce Mevlâmız!
Yeryüzünün en hayırlısı, en seçkin insan Mustafa hürmetine
Seçkin efendilerimiz olan Muhammed ailesi hürmetine
Keremli sahâbesi hürmetine, muhterem arkadaşları hürmetine
Peygamberimizin amcası, efendimiz Abbas hürmetine
Onun beyaz sakalı hürmetine, ah kar gibi beyaz sakalı;
Salih kullar, Rab’lerini bilen ârif kullar hürmetine
Keramet sahibi erdemli veliler hürmetine
Umarız ki bize bakarsınız, başımıza geleni görürsünüz
Yine umarız ki arşın sahibi ulu Tanrı acır bize
Ne söylesen sözün dinlenir, ne emretsen derhal yerine gelir
Herhangi bir şey istesen dediğin hemen oluverir
Hıristiyanların dini de sizin hükmünüz altında değil mi?
En azından bundan dolayı utanmaları gerekmez miydi?
Vallahi, billâhi! Ey efendiler! Erdeminizle üzerimize yağınız
Düşüncenizle, sözünüzle, dahası sevginizle buralara ağınız
Siz erdem sahibisiniz, yücelik, büyüklük şiarınız
Her âfet anında düşkünlerin imdadına koşarsınız
Git kapılarına kadar Roma’da oturanların, sor onlara
Niçin zulme olur verdiler bunca emanetten sonra
Ne oluyor onlara da üzerimize çullandılar zulümleriyle
Oysa biz en ufak eziyet, en küçük ziyan vermedik onlara
Şimdi yenik düşmüş bu millet dinimizi koruyan öncüler idi
İzzetli ve vefalı nice kralların büyük güvencesi idi
Dinlerini değiştirmeye zorlanmadılar asla, ülkelerinden çıkarılmadılar
Çiğnenmedi namusları hiçbir zaman, zarara uğratılmadılar
Kim akşamdan söz verip de sabah bozarsa ahdini
Bütün milletlerce, işlemiş sayılmaz mı en kötü cinayeti
Özellikle kralların yanında buna cevaz verilir mi
Çünkü kaba bir iş, ayıp bir tavır, hiç kabul edilir mi
Gerçi gönderdiğiniz mektuplar ulaştı onlara
Ama tek bir kelimesine bile kulak asmadılar asla
Her fırsatta üzerimize üzerimize geldiler
Her gelişte cüretleri ve taşkınlıkları ile geldiler
Gün oldu Mısır elçileri geldi yanlarına
En ufak kötülük yapmadılar, dokunmadılar onlara
Bu gelen elçilere utanmadan sıkılmadan
Küfrü kendiliğimizden benimsediğimizi söylediler, zorlanmadan
Kendilerine boyun eğen tanıkları dinlettiler
Vallahi böyle tanık dinlemeye hiç razı değiliz biz
Sözleriyle, konuşmalarıyla yalanlar uydurdular
Üzerimize pervasızca çok büyük iftiralar savurdular
Ne ki öldürülme ve ateşte yakılma korkusuyla onayladık
İnanmadığımız, halde iftiralarını zorunluca kabullendik
Her şeye rağmen Allah Resûlünün dinini korumaya çalışıyoruz
Her an Allah’ın birliğini, inancımızda tazeliyoruz
Vallahi dinimizin değiştirilmesine hiç razı değiliz
Hele hele teslis ilkesine kesinlikle bağlanamayız
Eğer hiç eziyet ve işkence görmeksizin özgürce
Dinlerini benimsediğimizi söylerse
O zaman Vahra’ya gidin sakinlerine bir sorun
Zillet ve mihnet altında nasıl öldürüldüklerini, esir düştüklerini görün
Gidin Belelefika’ya sorun ne durumlar olmuş
Kılıçla paramparça edilmiş yurtlarından kovulmuş
Menyafet sakinleri kılıçla doğrandı bir bir
Şuşurra kenti ahalisine yapılan, aynı şeydir
Endrüş ahalisini ise camilere doldurdular
Yaktılar alevli ateşte, hepsini kömüre döndürdüler
İşte durum bu efendimiz. Bizse size şikâyetçiyiz
Bunca başımıza gelenler, bölük pörçük oluşumuzdan
Umuyoruz ki dinimiz yine bize kalır son güne kadar
Antlaşmaları bozmadıkları dönem gibi, bize söz verdikleri üzre olur
Yoksa hepimiz için onların topraklarından dostlar ülkesi Batıya
Çekilmemiz söz konusu malımızla mülkümüzle nemiz varsa
Küfür içinde oturmaktansa rahatça, bizim için
Başka bir millete göç etsek, iltica etsek, yeğdir
İşte sizlerden de bu, dileğimizdir
Yanınızda her tür ihtiyacımız karşılanır
Sizin yanınızda üzüntümüz, umuyoruz ki, son bulur
En ufak kötülük dokunmaz bize, alçaklık semtimize uğramaz
Sonra siz, Allah’ın izniyle, en hayırlı sultanımızsınız
Her türlü yüceliğin üstüne ulaşmıştır soyluluğunuz
Dileriz Yüce Mevlâ’dan yaşamınız uzun olsun
Mülk içinde izzetle, sürür içinde nimetle dolsun
Bize yeni bir vatan vermenizi, düşmanlarımıza karşı bize yardım etmenizi,
Daha nice mal-mülkünüz, servetiniz olsun isteriz
Dileriz ki günler ve saatler uzadıkça
Allah’ın selâmı ve rahmeti üzerinize olsun, daima…