Muridan
İntisâbsız Zikretmek-Fikretmek, Dağıstânî

İntisâbsız Zikretmek-Fikretmek, Dağıstânî

Mürşid edinmeksizin zikir ve fikir etmek mümkün olmaz mı? diye sorarsan, âdâb, erkân ve usûlüne uymak şartıyla evet derim. Ancak rûhânî terakki ve manevî yükseliş kolay olmaz.

Kısır bir döngü içerisinde gözü kapalı olarak dönen ve döndükçe mesafe aldığını zanneden insan gibi uzun yol kat ettiğini sanır ama aynı çember içinde dönüp durduğundan haberi olmaz. Yetkili ve kâmil bir şeyhin izniyle başlatılan zikrin bereketi ve tesiri çoktur.

Feyiz ve bereket isteyen bir müridin, necât/kurtuluş iste­yen bir tâlibin kâmil bir şeyhe bağlanması gereklidir. Şeyhi olan ve irşâd edilmesini isteyen kimse kurtul­muş, şeyhi olmayan ve mürşidsiz kalan kimse de hüsrâna uğramıştır. Her hakikat talibine kâmil ve edîb bir şeyh; nefsinin ayıplarını, nefsinin âfâtını, amel­lerinin fesâdını, düşmanın kalbine nüfûz etme yolla­rını gösteren hazık bir üstâd lâzımdır. Ona, bir baba gibi ivazsız ve garazsız nasihat edecek ve doğru yolu gösterecektir. Böyle birini bulduğu zaman, onun soh­bet ve zikir meclislerine devam etmeli, onun göster­diği âdâb ile edeplenmelidir. Ki böylece bâtınî bir hâlden diğer bir hâle seyredebilsin, yanan bir kan­dilden, yakılan diğer bir kandil gibi feyz alsın. Nefsânî irâdesinden tamamen sıyrılsın. Böyle birine tes­limiyet Allah'a ve Rasülü'ne teslimiyettir.

“Allah'ın Rasülü'ne itâat eden Allah'a itâat et­miş olur.” âyeti gereğince silsile-i şerife Allah ve Rasûlüllah'ta son bulur. (Rûhü'l-Beyân)

Top