Muridan
31. Pîr-i Tarîkat-ı Sânî eş-Şeyh es-Seyyid Ziyaüddîn Abdurrahmân-ı Hâlis Talabânî (Kerkükî) (k.s)

31. Pîr-i Tarîkat-ı Sânî eş-Şeyh es-Seyyid Ziyaüddîn Abdurrahmân-ı Hâlis Talabânî (Kerkükî) (k.s)

Şeyh Abdurrahman Halis Kerküki (k.s) evliyanın büyüklerinden, zamanının birtanesi, asrının Kutbu… İrşadı, cihanı güneş gibi aydınlatan bir Allah dostu…

Tasavvuf tarihinde eşine az rastlanır bir Mürşid-i Kamildir. 1797 tarihinde Irak’ta Kerkük şehri civarındaki Taliban köyünde doğdu. Bu sebeple Talebani-Kerküki diye anıldı. Medrese tahsilini Süleymaniye ve Bağdat’ta tamamladı ve ilmi icazet aldı. Abdurrahman Halis Hz.leri Tasavvufta feyz ve kemal menbaı olan Kadiri Tarikati’ne mensub idi. Önce babası şeyh Ahmed Talebani’den (k.s)  feyz alan Şeyh Abdurrahman Halis, daha sonra Şeyh Seyyid Maruf (k.s) Hz.leri’nden feyz alarak yetişmiş ve ariflerin, kamillerin ileri gelenlerinden olmuştur. Şeyh Abdurrahman Halis (k.s) Kadiri Tarikatı’nın HALİSİYE şubesinin, kolunun kurucusudur. Tarikat-ı Aliye-i Kadiriyye’de seyr-u sulukta özel bir usul uygulayarak şube sahibi olmuştur. Kendi ismine izafeten kurduğu bu şube HALİSİYYE-HALİSİLİK olarak anılmıştır.                         

 

İrşad Hizmetleri

Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in güzel ahlakının parlak bir temsilcisi olan Abdurrahman Halis (k.s) Hz.leri, insanlara çok faydalı oldu. Huzurunda yüzlerce talebe bulunurdu. Hakk aşıkları O’nun huzurlu sohbetlerinde aradıklarını bulmanın verdiği neş’e  ve süruru içinde otururlar, feyz ve nur saçılan kelamlarından istifade ederlerdi. Her sene Bağdat’a gider, Gavs-ul Azam Hz. Pir Abdülkadir-i Geylani (k.s.) Efendimiz’in türbesindeki devrana başkanlık eder, halaka-i zikri yönetirdi. Kendisi zamanın en büyük Kadiri şeyhi idi. Dünyanın her tarafında tekkeleri, halifeleri ve sayısız müridleri vardı.

Türkiye, Türkistan, Çin, Afganistan, Herat, Hindistan, Hicaz, Mısır, Filistin, Yemen, İran Horasan, Avrupa kıt’ası O hazretin manevi evlatları sayesinde nurlanmıştır.

 

 

 

Eserleri

Şeyh Abdurrahman Halis Kerküki (k.s.) Hz.leri henüz gençlik çağlarında iken, fevkalade bir ilim ve irfan seviyesine yükselmiştir. Devrindeki tüm ilimlere vakıf olmuş ve Türkçe, Arabça ve Farsça’yada tüm incelikleriyle hakim olmuştur. Hz. Şeyh’in bilinen üç eseri mevcuttur. İlki Farsça ve Türkçe şiirlerinin toplandığı Divan’dır. Dost ve yakınlarının arzusuyla iki defa yayımlanmıştır. Şiir söylemekte fevkalade bir kabiliyete malik idi. Şiirlerinde Mevlana Celaleddin-i Rumi (k.s.) Hz.leri, Mağribi Hz.leri gibi büyük zatların çizgisini tercih buyurmuştur. Şiirlernde "halis" mahlasını kullanırdı. Şiirleri baştan başa aşk ve hakikatin zevkiyle dopdoludur.  İkinci eseri Hz.Pir Abdülkadir-i Geylani (k.s.) Efendimiz’in hayatını, menakıbını anlatan "Behcet-ül Esrar" tercümesidir. Aslen Nur Ali Bahşi (k.s.) tarafından arapça olarak yazılan bu eseri, muhterem babası, Şeyh Ahmed Talebani (k.s.) Hz.leri’nin arzusu üzerine mükemmel bir şekilde türkçeye tercüme etmiştir. Üçüncü eseri Kitab-ül Mearif fi Şerh-i Mesnevi-i Şerif’tir. Mevlana Celaleddin Rumi (k.s.) Hz.leri’nin Mesnevi’sinin ilk 18 beytinin farsça yapılmış  harika bir şerhidir. Elbette O’nun en büyük eserleri, kemal ve fazilet sahibi binlece müridi, talebesidir. Ahlak-ı Muhammedi’yi (s.a.s.) en güzel bir şekilde onların kalbine işlemiş, yazmıştır.

                                  

Onun Hakkında Övgüler

 

Şeyhü'l-İslâm Hayderizade İbrahim Fasih Efendi; faziletli, derin Alim, Şeyh-ül İslamlık görevinde bulunmuş, sayısız Mürşid-i Kamil görmüş, aynı zamanda kendiside mutasavvıf olan bu kıymetli zat, haftalık tasavvuf mecmuası 4’üncü sayısında bulunan yazısında, Şeyh Abdurrahman Halis Kerküki (k.s.) Hz.leri’ni şöyle övmektedir:

 

"Şeyh Abdurrahman Halis (k.s.) Hz.leri, Cenab-ı Peygamber’in (s.a.v.) alemleri aydınlığa garkeden nurlu mühründen hissesini tamamıyla almış, Ariflerin en mükemmellerinden biridir. Bu cihetle sufilere mahsus yüceliklerle meşgul oldukları zaman himmetinin ve ruhaniyetinin alilikleri o kadar yükselirdi ki, lisan onun hakikatini beyandan aciz kalırdı. Fevkalade kamil bir mertebeye, ikram ve saygı gösterilen bir makama vasıl olmuştu.Yaranıyla sohbet ettikleri zamanlarda gayet hoş sözlü, tatlı dilli ve karşısındakine hürmetli idi. Tekkesinde her sabah ve akşam, müslüman yada gayr-i müslim bir kaç yüz muhtaç insan bulunurdu. Bazısına üzerindeki elbisesini dahi çıkarıp verirdi. Bir mecusi seyyah, O Hazreti’n bu insani davranışlarından etkilenip müslüman olmuştu. Müntesibleri arasında valiler, paşalar, Alim ve Veliler, halktan ve idarecilerden yani her sınıftan insan vardı. Huzurunda vali ile köylü, zengin ile fakir eşit idi. Padişah AbdülMecid Han’ın haremi Sultane Hatun, mana aleminden aldığı işaretlerle Hz.Şeyh’e müride olmuştu. Gönderdiği hediyeleri Hz.Şeyh muhtaçlara dağıtırdı. Söz insanlık kitabının hangi sayfasına intikal ettirilse Şeyh Abdurrahman Halis (k.s.) Hz.leri’nin muttasıf olduğu  ahlaki faziletlerin şerh ve tafsilinin mümkün olmadığı görülür. Kendisinin Hakikat Aleminin ne kadar büyük bir Merd-i Kamil’i olduğu anlaşılır.

 

Ben öyle bir kuşum ki her akşam ve sabah

Benim ıslığımla ( ötüşüme karşı ) arş dile gelir

 

diyerek ariflere yakışan bir övünme ile şakır, bir olgunluk derecesine ve bir yüce makama yükselirdi. Dostları ile bir mecliste sohbet esnasında dahi o kadar hoşgörülü, tatlı dilli, düzgün ve açık lisanlı olur, fikir ve vicdan hürriyetine o kadar sahip bulunurdu ki ; 

 

Ey Urfi! İyi ve kötü insanlarla öyle yaşa ki öldükten sonra müslüman seni zemzemle yıkasın, Hintli yaksın, ahlak kuralını benimsediği her hal ve davranışından anlaşılırdı.

Hele soyluluk ve el açıklığında; “Nazar sahiplerinin yanında Süleyman’ ın mülkü hiçtir, belki Süleyman, mülkten azade olan kişidir”sözlerine tam uygun olup, onun yanında dünya ile ilgili mal ve süslerin zerre kadar üstünlüğü ve değeri yoktu. Çok kereler iyilik ve bağış eteğini arayıp bulma ümidi ile yüksek huzurlarına yüz süren ihtiyaç sahiplerine verecek para bulunmadığı zamanlar, dünyaya ilgisine sebep olarak gördüğü elbiseden bile vazgeçerek bağış buyururlardı.  Bereket ve mutluluk sebebi olsun diye o nefis şiirlerinden birkaç mısra aşağıda verilmiştir.

Her nereye baksam gerçek maksadım senin yüzündür,

Fakat gözyaşı ile dolu iki gözümde senin hayalinden başka bir şey bulamam,

Hangi toprağa ibadet maksadıyla alnımı koysam

Taptığım ve maksadım sen, varlığım ve secde ettiğim sensin

Şeyh Abdurrahman Halis Kerküki (k.s.) Hz.leri’nin vefat tarihi 1858 dir. Türbesi meşhur bir ziyaretgahtır. O’nun evsafı ciltlere, kitablara sığmaz. Cenab-ı Hakk şefaatlerine nail, himmet ve teveccühlerinden hisseyab eylesin. Amin. Bi Hürmeti Seyyid-il Mürselin, VelHamdülillahi Rabbil Alemin.

 

Şah-ı iklim-i velayettir, güruh-ı Kadiri,
Rah-ı aşkta z’ül-keramettir güruh-ı Kadiri...

Cümle erbab-ı tarikat bülbül-i şüridedir,
Anlara bağ-ı letafettir, güruh-ı Kadiri...

Damenin tutmuş bular Sultan Abdülkadir’in,
Mazhar-ı lütf-ı hidayettir, güruh-ı Kadiri...

Gavs-ı Muhyiddin ihya eylemiş din-i Nebi,
Revnak-ı lütf-ı hidayettir, güruh-ı Kadiri...

Küntü kenzen kapısın, men aref miftahile,
Fetheden şah-ı velayettir, güruh-ı Kadiri...

Dahil ol dara, dil-i güruha, bi-teemmül Halisa,
Sahib-i emn-ü emanettir, güruh-ı Kadiri...

Eş-Şeyh Es-Seyyid Ziyauddin
Abdurrahman Halis Talebani (k.s.a)

-----------------------------------

 

Vuslat-ı Yar isteyen Hicrane katlanmak gerek
Merhem-i Yar isteyenHicrane katlanmak gerek...

Her kim ister meydan-ı aşkta erlik göstere
Başını top eyleyip cevgane katlanmak gerek...

Gün gibi çekmek gerek her dem bulutlar kahrını
Ay gibi bedr olmaya noksane katlanmak gerek...

İster isen bir Züleyha talat ile yar ola
Yusuf-ı Mısri gibi zindane katlanmak gerek...

İster isen HALİSA kamınca ola her işin
Yar-ı taba cahil-i nadane katlanmak gerek...
------------------------------------------------

Ey sevgili! Beden ülkemi aşkının hazinesi için harab ettim
Onu, kalbimde canımın yerine koydum
Derunumu senden gayrısının nakışlarından temizledim
Gönlümü, aşkının gamı için hoş eyledim
Talep çölünde, hüsnünün parlaklığının şuasından
Vücudumu baştanbaşa, hareketli serap dalgası yaptım
Ey zahid! Allah-ü Tealanın feyzine meyledersem beni mazur gör
Ki ben dergahta bir kamil mürşide intisab ettim
Cihanın gül bahçesine senin hüsnün gibi bir gül gelmemiş
Onun için bu alemde, güzelliğinin aşkını seçtim
Himmetim, feleklerin çatısındaki damlalara kadar
ulaşsa ne çıkar
Ki ömrümü, katı yüce bir padişahın yolunda sarf ettim
Ey Halis! Medreseler içinde aşk arzusunu görmedim
Onun için ilmimi, dergahta Allah-ü Tealanın feyzine
karşılık rehin bıraktım...


Eş-Şeyh Es-Seyyid Ziyaüddin Abdurrahman Halis Talebani(k.s)

 

İstifade Edilen Kaynaklar:

1-Tomar-ı Turuk-u Aliyeden Kadiriyye Silsilenamesi - Halisiye şubesi bölümü. M.Sadık Vicdani

2-Sefinet-ül Evliya. Hüseyin Vassaf .cilt 1.

3-İslam Alimleri Ansiklopedisi Cilt 18. (Türkiye gazetesi )

 

 

Gördüğümüzü Gördük!

Tekkenin baş köşesinde bir Pir oturuyordu

Dervişlik makamında sanki bir emir idi

Cemalinden bir ışık saçılmış, yanındakiler o nurla aydınlanmışlardı.

O baştan ayağa Zühre Yıldızı gibi nurdur

Sanki bütün sürurun özü odur

Derdi olan eğer yüzünü görse can ü gönülden sevince gark olur.... (Ceride-i Tasavvuf) "

Top